Deniz.
Eve giren kişi, Feyzayı bu hale getiren, buna sebep olan kişi denizdi. Sinirle ayağa kalktım. Ne varsa yıkıp dökmek istiyordum. Bunun hesabını soracaktım. Er ya da geç bunun hesabını soracaktım ancak şuan ondan önce ilgilenmem gereken karım ve kızım vardı. Hastane de beni bekliyorlardı. Hastaneye gitmek için evden çıkıp arabaya bindim. Kızgındım. Feyzaya onu koruyacağıma dair söz vermistim. Ancak onu denizden koruyamamıştım. Bu benim suçumdu. Kendime kızgındım.
Okan: abi nerdeydin?
Ben: eve gittim. Ne olduğunu görmek için. Doktorlar nerede?
Okan: gelen giden olmadı. Bekliyoruz bizde.Feyzaya bakmak icin yoğun bakım ünitesinin önüne yürüdüm. Camdan icerisi gözüküyordu. Geldiğimi hissetmesi icin elimi camın üzerine koydum. Gözlerimi kapattım. Burda olduğumu bilirse belki, belki uyanırdı.
Ben: hepsi benim suçum.
Serter: ne?
Ben: hepsi benim suçum dedim. Eve gittim. Kameraları inceledim. Eve giren Denizmiş. Feyzayı bu hale getiren de. Ön bahçede boğuşurlarken feyza yere düşüp taşa başını çarpmış. Deniz de korkup kaçmış.
Okan: gerçekten mi?
Ben: evet. Koruyamadım. Kızımı da karımı da koruyamadım.
Serter: böyle söyleme.
Ben: gerçek bu. Gerçek.
Azra merve: o kız benim elimde kalacak. Inanin onu elimden kimse alamayacak.
Ben: hicbir sey yapmıyorsunuz. Ben bunun hesabını soracağım. Şuan feyzanın yanında, kızımın yanında olmalıyım. Ama daha sonra ilgileneceğim. Siz hiçbir şey yapmıyorsunuz.
Okan: peki, bizim de mutlaka haberimiz olsun.
Ben: olur. Siz gidin isterseniz. Ben burdayım nasıl olsa. Kalabalık olmamız bir şeyi değiştirmeyecek.
Okan: hicbir yere gitmiyoruz.
Ben: okan lütfen. Ben bir sey olursa arar, size haber veririm. Tamam mı kardeşim?
Okan: sen, sen iyi değilsin. Sen hiç iyi değilsin tuna. Seni yalnız bırakamam.
Ben: iyiyim. Yalnız kalırsam daha iyi olacağım. Inan bana.
Okan: peki o zaman. Yarın erkenden geliriz. Bir sey olursa Mutlaka bize haber ver.Başımı salladım. Cansu yanıma geldi.
Cansu: tuna. Çok üzgünüm. Feyzayı koruyamadık. Onun yanında olmamız lazımdı ama, ama biz, biz yapamadık tuna. Çok üzgünüm lütfen affet.
Ben: ağlama cansu. Sizin hiçbir suçunuz yok. Lütfen böyle hissetme. Iyi görünmüyorsun. Eve git. Dinlen. Feyza sizi böyle görmek istemezdi.
Cansu: haklısın. Lütfen bizi haberdar et. Senden haber bekliyor olacağız.
Ben: tamam.Herkes gittiğinde hastahanenin sessizliği ve ben başbaşa kalmıştık. Hiçbir sessizliğin bu kadar çaresizlik dolu, bu kadar huzursuz hissettireceğini düşünmezdim. Kızım kuvezde, karım yoğun bakımdaydı ve benim elimden, beklemekten başka hiçbir şey gelmiyordu. Zihnim, neyi düşüneceğini şaşırmış, büyük bir boşluğun tam ortasındaymış gibi bomboştu. Gördüğüm şeyi algılayalmıyor, aklımı bir türlü toparlayamıyordum.
Feyzayı en son gördüğüm günü hatırladım. Utanmasam gitme diyeceğim demişti. Keşke gitme deseydi, keşke kalabilseydim diye geçirdim içimden. Son sarılışı geldi aklıma... kalbimin acıyla sızladığını ve göğüs kafesimin içine sığmadığını hissettim bir an. Gözlerimden akan yaşlara engel olamadım. Güçlü kalmaya çalışmamın bir önemi yoktu artık, yalnızdım. Kendimi, kendime bırakabilirdim.Yoğun bakım ünitesinden çıkan hemşireyle dikkatim kapıya çevrildi.
Ben: hemşire hanım. Benim... benim karım içerde. Onu görebilir miyim?
Hemşire: hastanızın adı neydi?
Ben: feyza.
Hemşire: tabi görebilirsiniz. Yalnız beş dakika olmak şartıyla.
Ben: tamam.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çok Aşık
Fanfictionİzmir'den Ankara'ya uzanan bir aşk... Tek tutkuları müzik olan iki insan, bir yanda başarılı ve yakışıklı solist Tuna,diğer yanda güzeller güzeli genç kız Feyza...Müzik yapmaktan başka bir hedefleri olmayan bu iki insanın yolları nasıl kesişti? -Nas...