-Ben geldim!
Deniz işini hallettikten sonra hızla karım ve kızımın yanına dönmek için yola çıktım. Hastaneye gelip feyza ve aryanın kaldığı odanın kapısını açtığımda ise odanın boş olduğunu gördüm. Dışarı çıktım. Kat resepsiyonunun yanına gittim.
Ben: merhaba, 102 numaralı odada karım, Feyza Velibaşoğlu kalıyordu. Şuan odasında yok. Nerede acaba? Odasını mı değiştirdiniz?
Görevli: hemen kontrol ediyorum.Görevli Bilgisayarda birkaç işlem yaptıktan sonra bana döndü
Görevli: taburcu olmuş.
Ben: taburcu mu? Nasıl? Ben eşiyim ben burda değilken nasıl taburcu olabilir?
Görevli: evet beyefendi hastanız taburcu olmuş. Bir saniye. Hasta çıkış bilgilerine ulaşmaya çalışıyorum. Size bilgi vereceğim.
Ben: tabi.
Görevli: beyefendi, hastanızın çıkışını Mehmet Yılmaz adında bir bey yapmış. Imzalarda onun ismi gözüküyor.Bunu nasıl düşünememiştim. Karımı götürmeye kalkan, tabi ki annesi ve babasıydı. Öfkeyle dolup taşmıştım. Telefona sarılıp Feyzanın babasını aradım.
Ben: alo?
Mehmet: tuna, oğlum
Ben: oğlum mu? Oğlum mu? Siz bana hala oğlum diyebiliyor musunuz?
Mehmet: oğlum sakin ol.
Ben: ben sizin oğlunuz değilim. Artık değilim. Ne demek benden habersiz karımı, kızımı hastaneden alıp götürmek? Hem de Feyza evine gitmek istemişken?
Mehmet: oğlum mineyi biliyorsun... lütfen bize kızma. Anne yüreği, Feyzayı böyle görmeye dayanamıyor. Yanında olsun, güvende olsun istiyor.
Ben: benim Yanımda güvende değil mi? Kafayı yiyeceğim. Siz benim karımı çocuğumu bana hiç haber vermeden nasıl götürürsünüz?
Mehmet: bak oğlum, bende durumdan hoşnut degilim. Kızım nerede mutluysa orada olsun istiyorum. Yani evinde, kocasıyla, çocuğuyla... ama Mineyi durduramadım.Sinirle nefes verdim.
Ben: peki. Peki tamam. Karım nasıl, Feyza iyi mi? Kızım iyi mi?
Mehmet: iyiler.
Ben: ben birazdan onları almaya geliyorum.
Mehmet: tamam evladım.Telefonu kapattım. Son zamanlarda neden her şeyin bu kadar üst üste geldiğini aklım bir türlü almıyordu. Hastaneden çıkıp arabaya bindim.
..
Derin bir nefes alıp verdim. Öfkemi dizginlemeliydim. Kapıyı tıklattım.
Mehmet: hoşgeldin Tuna. Gel. Icerdeler.
Iceriye girdim. Koridoru geçtikten sonra soldaki odanın önünde durdum. Arya Feyzanın kucağında uyuyordu. Feyza'nın sessizce kızımızı seyredişini izledim. O kadar huzurlu gözüküyorlardı ki bozmak istemedim. Biraz daha durduktan sonra içeri girdim.
Ben: ben geldim.
Feyza: hoşgeldin.Hafifçe gülümsedim.
Ben: Feyza, kendini iyi hissediyor musun?
Feyza: evet.
Ben: Evimize gitmek ister misin? Eğer yorgun veya halsiz hissediyorsan, burada kalmak istiyorsan seni anlarım.Biraz düşündü.
Feyza: kendimi iyi hissediyorum. Evimize gitsek iyi olur Tuna.
Uzanıp elini tuttum. O da bana gülümsedi.
Feyza'dan...
Sağ tarafımda akıp giden yola daldım. Sessizlik ve yoldan başka bir şey yoktu yanımızda. Minik kızımız hariç. Arkama dönüp ona baktım. Bir melek gibiydi... eğer hayatım boyunca tek bir dilek hakkım olsaydı onu kızımın mutluluğu ve huzuru için harcardım hiç şüphesiz. Gülümseyip yola döndüm. Şeritler hızla, bir bir silinip gidiyordu. Tıpkı zihnimde ki hatıralar gibi... yol boyu kaç tane şeridin akıp gittiğini hatırlamaya çalıştım. Yapamadım. Kim bilir kaç hatıramda bu şeritler gibi akıp gitmişti benden... aklımın içinde sadece "şimdi" vardı. Şimdi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çok Aşık
Fanfictionİzmir'den Ankara'ya uzanan bir aşk... Tek tutkuları müzik olan iki insan, bir yanda başarılı ve yakışıklı solist Tuna,diğer yanda güzeller güzeli genç kız Feyza...Müzik yapmaktan başka bir hedefleri olmayan bu iki insanın yolları nasıl kesişti? -Nas...