99.Bölüm

16 2 0
                                    

Okumayı bitirdiğim deftere uzun uzun baktım. Kanım çekiliyormuş gibi, kalbim durmuş gibi hissettim. Bir süre nefes alamadım. Nefes alamıyordum. Sanki bi güç beni bitiriyordu. Daha fazla kendimi tutmadım. Daha fazla direnmedim. Çaresizliğime yenilmeyi seçtim bu defa. Kendimi bıraktım. Belki de saatlerce ağladım. "Erkek adam ağlar mı?" Derlerdi eskiden. Bende eskiden bu sözün hakkını vermek için her şeyi yapardım. Ağlamazdım. Kaskatı kesilirdim, kendimi patlayana dek sıkardım ama tek bir damla göz yaşı dökmezdim. Erkek adam ağlamazdı çünkü. Ama bu işte bir yanlış vardı. Bize bir şeyleri yanlış öğretmişlerdi zamanında. Erkek adam da ağlardı. Hemde öyle bir ağlardı ki... canı yandığında, koşup sarılacağını orada bulamayınca, kaybetme korkusuyla burun buruna geldiğinde ve özlemden yanıp tutuştuğunda... işte böyle zamanlarda erkek adam da ağlardı. Hem de öyle ağlardı ki gideni geri getirmek istercesine, içinde ki yangını söndürürcesine ağlardı.

Yüz yüzeydim. Kaybetme korkusuyla karşı karşıyaydım. Feyzanın mektubu, beni bu gerçekle bir kez daha burun buruna getirmişti. Sanki hissetmişti bir şey olacağını. Sanki daha önceden biliyordu tüm bunları. Kalbimin acı içinde kıvrandığını hissettim. Bir an için Feyzayı kaybettiğimi düşündüm. Tek bir an için. Saniyeler sürdü ancak o an geriye kalan ömrümün her saniyesini alıp götürmüştü. Hiçbir anlamı kalmamıştı. Yüzümü deftere kapatıp ağlamaya devam ettim. Benden habersiz bana veda etmişti. Beni, kızını bırakıp gidebileceğine inandırmıştı kendini. Ölüm fikrini kabullenirken bile bizi düşünüyordu.

Ben: bizi yalnız bırakıp gidemezsin. Yok öyle hemen pes etmek.

Dedim kendi kendime.

Ben: hem ne söz vermiştik birbirimize? Hastalıkta sağlıkta, iyi günde kötü günde dememiş miydik? Bir mektupla veda etmek, sana yakışıyormu hiç?

Ellerimle yüzümü sildim. Derin bir nefes alıp verdim. Karşımda çerçevede duran fotoğrafı takıldı gözüme. Kahverengi güzel gözleriyle bana gülümsüyordu.

Ben: geri gel Feyza. Ne olur. Ben yapamıyorum.

Yere çöküp ağlamaya devam ettim.
Bir süre sonra Kulaklarımı sağır eden sessizliği bozarcasına telefonum çaldı.

Okan: tuna? Nerdesin?
Ben: okan, ben. Ben hiç iyi değilim. Nefes alamıyordum beni almaya gelir misin?
Okan: neyin var? Hemen geliyorum.

Telefonu kapattım.

Okandan...

Azra merve: Okan ne oldu?
Ben: tunanın sesi kötü geliyordu. Beni almaya gelir misin dedi. Onun yanına gidiyorum.
Serter: ben de geliyorum.
Ben: sen kızların yanında, burda  kal istersen. Ben onu alır gelirim.

Serter onaylarcasına başını salladı.  Hastahaneden çıkıp tunayı almak için arabaya bindim. Sesi o kadar kötü geliyordu ki, endişem iki katına çıkmıştı. Bir an önce eve varmak isterken, yollar benim inadıma geçmek bilmiyordu sanki.

Tunadan..

Kapı çalmıştı. Sarıldığım defteri sehpanın üzerine koyup kapıyı açmaya gittim.

Okan: iyi misin?

Gelen okandı.

Ben: değilim.

Okana sarıldım.

Okan: korkma. Her şey düzelecek. Ben inanıyorum.
Ben: inancım günden güne kayboluyor. Ya feyza hiç uyanmazsa? Ya onu kaybedersem?
Okan: böyle bir şey olmayacak. Olmayacak. Bunu söyleyen sen değil miydin?
Ben: baksana.

Çok AşıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin