SARP
Her beş dakikada bir, Merve' ye "Yiğit geldi mi?" diye sormaktan vazgeçmeye niyetlenmiştim ki heyecanlı kapı çalışından Yiğit' in gelmiş olduğunu anladım. "Gel" dememe yine fırsat vermeden koşarak yanıma geldi. Son iki haftadır takındığı omuzları düşük tavrından eser yoktu. Bir şey bulduğu kesindi. Ama benim onun sırıtık yüzüne bakarak beklemeye sabrım yoktu:
"Anlat lan! Davet mi bekliyorsun!"
Sesim beklediğimden sert çıksa da o buna aldırış etmeden bir çırpıda görüşmeyi anlattı. Elindeki kağıdı uzatarak övgü bekleyen ifadesiyle bana baktı.
"Bu ne lan! Bu neeee! Bir de bunu kovalamak için mi bekleyeceğim lan ben!"
" Sarp Bey yok beklemeyeceksiniz! Türkiye' nin en iyi korsanı bizim Sebo. Hemen şak diye bulur bunun ne menem olduğunu."
"Sebo?" dedim düşünerek. Hafızama almadığım bir kişi önemsiz olsa gerekti.
" Sebo. Sebahattin yok mu Sarp Bey. Bazen bize yardım eder banka hesapları, offshore konularında."
"Neyse ne! Ara gelsin hemen buraya. Bu olayı bugün çözmemiz lazım."
Sebo denen dallama paranın sıcak yüzünü duyunca hemen şirkete damlamıştı. Normalde çok dışarıya çıkan biri olmadığı karışık yağlı saçlarından ve kirli gözlük camlarından anlaşılıyordu. Kendi bilgisayarını yanında getirdiği için ofisimde bulunan toplantı masasına geçip bilgisayarını kurmuş ve "benim bulamayacağım kimse olamaz" gibi büyük büyük laflar ederek çalışmaya başlamıştı.
Saatler geçmesine ve biz diğer tüm işlerimizi bitirmemize rağmen hala Sebo' dan ses gelmiyordu. Kafasını bilgisayar ekranına gömmüştü ve çıkarttığı homurtular canımı sıkmaya başlamıştı. En son Merve gelip çıkmak için izin isteyip gittiğinde dayanamadım:
"Hadi lan artık! Hani bulamayacağın kimse yoktu lan ibne!"
Üzerine yürüyünce eli ayağı birbirine dolanan Sebo ile arama Yiğit girdi.
"Sakin abi lütfen. Bulur şimdi."
Sebo sonunda ağzını açtı:
"Sarp Bey, ben çözerim tabi ki deee... Bu garip bir şey Sarp Bey. Elimdeki IP ile dünyayı gezdim ama bir yere varamıyorum."
" Ne demek lan o! Ne demek?" sesim tahammülsüzlüğüm ölçüsünde yükselmişti.
"Şimdi şöyle anlatayım. Bu IP adresini koruyan bir yazılım var. Bizler kendimizi korumak için böyle yazılımlar kullanırız. Ama bu yazılım benim yazılımımdan bile daha karmaşık ki bunu yapabilecek bu memlekette sadece bir kişi var."
Sözüne devam etmeyerek benden bir teşvik bekliyordu. Ona bağırmamın sonucuydu bu. Devam etmesini nazikçe söylemeden devam etmeyecekti ve ben istediğin bilgiyi almadan bu adamı hem de ofisimde öldürmek istemiyordum.
" Kim Sebo? Kim?"
" Simurg."
Üç saniyeliğine tüm dünyadaki sesler sustu sanki. Hepimiz, tüm dünya, havada asılı kaldık sanki o üç saniyede. Sessizliği bozan tabi ki benim, ağzından "Simurg" kelimesini sanki dünyanın en sıradan şeyini söylüyormuş gibi çıkaran önümdeki yavşağın üzerine atlamam bozdu.
"Lan hayvan herif, biliyorsun madem neden saatlerdir bir şey demiyorsun lan ecdadini siktiğim!"
Yiğit' in sesi bana ulaşana kadar sanırım uzun bir süre boğazını sıkmış olmalıyım ki suratı kıpkırmızı olmuştu Sebo' nun.
" Abi lütfen öldürme! Abi lütfen kim olduğunu öğrenemeyiz sonra lütfen abi öldürme!"
Sebo' nun ciğerlerinden çıkan seslerle uzaklaşıp camdan dışarı bakarak sakinleşmeye çalıştım. Milyon dolar kaybetmiştim. Bu adamı bulmadan ona ulaşmamı sağlayacak kimseyi öldüremezdim. Sakin olmalıydım. Sebo' nun öksürmeleri bitince Yiğit, en mülayim sesiyle:
"Sebo kardeşim, kim bu Simurg?" diye sordu.
Sebo derin bir nefes yutarak sesine ayar verdikten sonra konuşmaya başladı:
" Bilmiyorum. Kimse bilmiyor Yiğit. Sadece tarzını biliyorum."
" Nasıl yani kardeşim?"
" Bak, biz yazılımcıların yani legal işler yapmayanların kendilerini korumak için kullandıkları bazı yöntemler vardır. Bunlar öyle internetten indirebileceğiniz şeyler değil Yiğit, deep web den bahsediyorum."
Lafa girdim, sakinleşmiştim:
"Deep web?"
Bana dönerek anlatmaya devam etti. Garip bir adamdı. Onu neredeyse öldürmek üzere olmama gücenmemişti:
" Normal insanların anlayacağı şekilde söylemek gerekirse internetin karanlık yüzü. Legal olmayan , ahlaki olmayan, dünya düzeninde kabul görmeyen her şeyin olduğu yer. Orada belli bir hiyerarşi vardır. Meraklılar, sapkınlar, ergenler, depresifler, amatörlükten öteye gidemeyenler, yarı profesyoneller, profesyoneller ve bir de dünyada çok az insanın sahip olduğu bir unvan var ki "alimler". Bunlar kendilerini göstermezler Sarp Bey, deşifre olurlarsa bu insanlar hayatları tehlikeye girer. Ondan çok iyi gizlenirler. Günlük hayatta başka işler yapar, başka hayatlar yaşarlar. Ama web de her şey çok başkadır."
"Simurg denen it bu alimlerden biri mi?" soruyu soran Yiğit'ti. Cevabı ikimiz de bekliyorduk.
"Evet. Türkiye' de tek. Dünyada sayılı insanlardan. Benim izini sürmekten zorlandığım tek insan. Gerçi birkaç gün uğraşıp sonuca varmayacağını bildiğim için bırakıyorum çünkü çok karmaşık bir yazılım sistemi var."
"Ama bulabilirsin?" dedim. Bir tespitten çok soru sormak niyetindeydim. Bu dala da tutunamazsam artık bırakmak zorunda olacağımı kendime itiraf ettim.
Gözlerime baktı. Gözlerini kırpmadı. Gözlerimi kırpmadım. Çünkü anladım ki gözlerime bakmıyordu. Düşünüyordu. Yapabilir miydi?
*
12.04.2020
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Simurg [TAMAMLANDI]
Romance"Kendi odanda mı yatacaksın, benimle mi?" diye sordu. "Neden sordun ki? Hep seninle yatıyorum zaten." "Öyle de... Şimdi içki içtik ya, tedirgin olmanı istemem." dedi. Kalbimden daha ne kadar taşabilirdi. Başlama tarihi 10.04.2020 Bitiş tarihi 16.07...