Bölüm 49

11K 618 317
                                    

Merhabalar. Geçen bölüm ağır bir travma yaşadı Elvan. Bakalım devamında onu ve tabi ki Sarpı neler bekliyor. Bir de tabi yaklaşmakta olan bir anne faktörü var.

Bölümü beğenirseniz yıldıza basmayı ve yorum yapmayı unutmayın. Beğeniler okunmalara göre bayağı aşağıda kalıyor. Biraz motivasyonumu düşürmüyor desem yalan olur. Ama moralimi bozmamaya çalışıyorum. Emeğimi takdir eden herkese de teşekkür ederim.

Aşkla kalın.💜

ELVAN

Ormandayım. Neler oluyor? Yine dağ evine mi geldik? Etrafıma bakıyorum. Kuşlar ötüyor, ayaklarımın altında kuru dallar çıtırdıyor. Neden buradayım?

"Kimse yok muuuuu?"

Sesim yankılanıyor. Yalnızım. Ama yalnızmışım gibi hissetmiyorum. Bu his beni, sürekli etrafıma bakmaya itiyor. Kendi çevremde dönüp duruyorum. Neden burada olduğumu hiç bilmiyorum, kafam çok karışık. Kaçtım mı acaba dağ evinden? Dağ evinden sonra yaşadıklarım peki? Onları hiç yaşamadım mı?

Telaşa kapılıyorum. Yürümeliyim. Cevaplar bulmalıyım.

Sarp... Eğer yaşamadıysak dağ evinden sonrasını... Sarp beni sevmiyor mu? Ben onu seviyorum ama...

Akarsu... Böyle bir akarsu olduğunu hatırlamıyorum orada. Oturup su içiyorum. Ayak sesleri duyunca kalkmak istiyorum ama gelen kişi omzumdan destek alıp yanıma oturuyor. Telaşlanıyorum.

Oturunca yüzünü net görebiliyorum. Tarık... Gülerek bakıyor bana. İstanbul'a onunla tanışmaya geldiğim gün, beni havaalanından karşılarken el salladığı zamanki gibi gülüyor yüzü.

"Naber?"

Naber... Şaşırıyorum. Öldün mi şimdi sen ölmedin mi? Ben mi öldüm yoksa?

"İ-iyiyim. Sen?"

Saçma bir soru mu sordum? Yooooo. Gülüyor hala.

"Çok iyiyim." Diyor. Çok kelimesini vurgulayarak söylüyor. Ne diyeceğimi bilemiyorum. Bırakayım da o konuşsun.

Eğilip suya elini sokuyor. Biraz su alıp, yüzüne sürüyor. Sonra tekrar gülen yüzüyle bana bakıyor. Ben de gülüyorum elimde olmadan.

"Senin suçun değil Elvan." Diyor. Telaşlanıyorum. Kalkıp gitmek istiyorum ama hareket edemiyorum. Bir rüzgar esiyor arkamdan. Saçlarımı yüzümü dövüyor. Gülüyor bu halime. Ellerini tekrar ıslatıyor suya eğilip. Islak ellerini saçlarıma sürüyor bir kaç defa. Saçlarımı geriye doğru itiyor. Korkmuyorum ondan. İçim rahatsız değil. Gülümsüyorum şimdi. O da gülümsüyor. Sonra tekrar konuşmaya başlıyor.

"Biliyor musun? Hastaneye yatmam gerekirdi. Hasta olduğumu biliyordum. Ama kabullenemedim. Benim küçükken çok sevdiğim bir dayım vardı. İhsandı ismi. Şimdilerde hiç adı anılmaz. Onunla dağ tepe dolaşırdık küçükken. Sonra, ne kadar zaman geçti bilmem, dayım bizim evimize gelmez oldu. Bir kere anneme sordum İhsan dayım nerede diye. Annem, hasta dedi. Hastaneye yattı dedi. Kızdı bana. Bir daha sorma dedi. Sonra bir daha sormadım. Yıllar sonra, polis olduktan sonra aklıma geldi İhsan dayım. Araştırdım. 2000 yılında, Manisa'da ruh ve sinir hastalıkları hastanesine yatırılmış. Dosyasında tanı olarak "erken dönem şizofreni" yazıyordu. 20 li yaşların başında çıkarmış, sanrılar, sesler, olmayan şeyleri olduğuna inanma... 2002 de hastanenin çatısından aşağıya atmış kendini. Oracıkta ölmüş..."

Yüzünden acı bir gülümseme geçiyor şimdi. Teselli etmek istiyorum ama birden eski neşeli görüntüsüne geri dönüyor. Gözlerini kaldırıp tekrar bana baktığında konuşmaya da başlıyor.

Simurg [TAMAMLANDI]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin