Merhaba herkese. Sebo' ya ne olduğunu merak edenler el kaldırsın. 🙋♀️
Sorunlarızın cevabı bu bölümde. Ama bu bölümde çok daha fazlası var. 🤭
Neyse yeterince heyecanlandıysak hadi bakalım. Keyifli okumalar.
Yıldıza basmayı ve yorum yapmayı unutmayın.
Aşkla kalın.💜
ELVAN
Bir yandan beni yukarı götürmek isteyen korumaya direnirken, bir yandan da son bir gayretle, Sebo'yu arıyordum dumanın arasında. Ama ne yazık ki, içten içe daha fazla dayanamayacağımızın da farkındaydım. Basamakların birini çıktığımda, son bir umutla, kolumu boşluğa uzattım. Ne güzeldir o son umutlar. Herşey bitti dediğiniz anda, en umutsuz halinizde gelen, normalde geldiğinde belki çok sevinmeyeceğiniz ama son anda geldiğinde dünyadaki en önemli şey olan o son umut... Bir kez daha mutluluk sebebi olmuştu. Dumana uzattığım kolumun bileğinden yakalayan el, her ne kadar görmesem de, nedensizce anladığım, Sebo'nun eliydi. İçimdeki coşkuyla, korumanın sıkıca tuttuğu kolumu ondan kurtararak, Sebo'nun bileğime yapışan eline uzattım ve tuttum. Bileğimi bıraktı. Artık gidebilirdik.
En üst katta olduğumuz için, çatıya çıkmak için yaklaşık on iki merdiven basamağı tırmanmamız gerekiyordu ama yoğun duman altında biraz zor olmuştu. Yine de kısa sayılabilecek bir sürede tırmandık. Çatıya çıkan kapıyı açtığımızda, neredeyse aynı anda, hepimiz kendimizi dışarı attık ve öksürmeye başladık. Bu konuda uzman değildim ama tahminime göre, bu kadar yoğun dumandan boğulmadan çıkabilmemiz bir mucizeydi.
Hepimiz, birkaç dakika öksürerek kendimize gelmek için birbirimize zaman tanıdıktan sonra, herkes birbirine iyi olup olmadığını sordu. Hiçbirimiz iyi görünmüyorduk ama hepimiz birbirimizi iyi olduğumuza ikna etmeye çalışıyorduk. Biraz daha iyi hissetmeye başladığımda, çatıdan aşağıya bakmak istedim. Aşağıda, girişte iki güvenlik personeli vardı ve biz onların akıbetini bilmiyorduk.
Aşağıya baktığımda itfaiyenin gelmiş ve hortumlarını çıkarma çabasında olduğunu gördüm. Bu görüntüyü görene kadar siren seslerini duymamıştım. Binayı kontrol eden itfaiyecilerden birisi, kafasını kaldırıp yukarı bakınca, el sallayarak, orada olduğumuzu gösterdim. Bağıracak halim yoktu.
İtfaiyeci, beni görür görmez, hemen önünde hortum ile uğraşan yaşı daha büyük itfaiyeciyi sarsarak, beni işaret etti. Daha tecrübeli olduğu belli olan yaşlı itfaiyeci, elindeki hortumu bırakarak, benim bu uzaklıktan duyamadığım bir şeyler bağırdı.
Eline aldığı bir megafon ile yukarı seslendi.
"Sakin olun, dumanın çok olması sizi yanıltmasın, yangın büyük değil. Hemen yukarı ulaşacağız. Orada kaç kişisiniz?" Diye sorduğunda hemen kolumu uzatıp parmaklarımla dört gösterdim.
"Tamam, hemen geliyoruz!" Dediğinde artık aşağıya sarkacak gücüm kalmadığından baş parmağımı kaldırarak "tamam" dedikten sonra, sırtımı duvara yaslayarak, yere oturdum.
İki koruma ve ben, nispeten iyi durumdaydık ama Sebo, çok iyi görünmüyordu. Nefes alırken çıkarttığı ses, benim polen mevsiminde kavakların arasında kaldığımda çıkarttığım sesle aynıydı. Kurt gibi hırlıyordu.
Sesimi ve nefesimi toparlamaya çalışarak konuştum.
"Sebo, iyi misin?"
Kafasını olumlu anlamda sallasa da, bu beni ikna etmemişti. Hemen oksijene ihtiyacı vardı, o kadar belliydi ki.
İçimde bir şeyler buruldu. Suçluluk duygusu, sıcak dumandan kavrulan iliklerime kadar işliyordu. Biraz sonra Sebo kusmaya başlayınca endişem daha da arttı. İtfaiye ile konuşalı yaklaşık on dakika olmuştu. Açık havada olmamıza rağmen, oksijen yeterli değildi. Duman nispeten azalmıştı ama itfaiye hemen gelmezse, Sebo'nun durumu kötüye gidebilirdi. Yaslandığım duvardan zorlukla kendimi yukarı kaydırarak, aşağı bir kez daha baktım. Beni ilk gören genç itfaiyeci, yukarıya bakmaktaydı. Beni görünce, eline verdikleri megafonlu kaldırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Simurg [TAMAMLANDI]
Romance"Kendi odanda mı yatacaksın, benimle mi?" diye sordu. "Neden sordun ki? Hep seninle yatıyorum zaten." "Öyle de... Şimdi içki içtik ya, tedirgin olmanı istemem." dedi. Kalbimden daha ne kadar taşabilirdi. Başlama tarihi 10.04.2020 Bitiş tarihi 16.07...