Bölüm 23

16.1K 818 305
                                    

Merhaba herkese. Yine yazarken kendi kendime gülüp eğlendiğim bir bölüm oldu. Umarım siz de beğenirsiniz. 

Beğenirseniz yıldıza tıklamayı unutmayın. Hikayenin beğenildiğini bilmek beni çok motive ediyor, bazen günde 3 bölüm yazıyorum hızımı alamayıp. 😄😄

Neyse çok konuştum, teşekkür ederim, sessiz ve sesli tüm destekler için. İyi ki varsınız.

Aşkla kalın.💜

ELVAN

Bir insan beş saniyede ne kadar dua edebilirdi bilmiyordum ama sırtımdan akan bir damla ter eşliğinde bildiğim bütün duaları beş saniyeye sığdırmaya çalıştım.

Hoparlör açıktı, Tarık karşımda, gözlerini bir kere bile kırpmamış tüm hareketlerimi, polis içgüdüleri ile izlerken, ben karşıdan gelecek cevabı bekledim. Belki günler sürmüştü cevap vermesi. Sanırım bana öyle gelmişti.

Hadi Sarp, lütfen. Sen zeki bir adamsın, hadi!

Beklemek korkunçtu ama Sarp cevap vermeden herhangi bir şey söylersem eminim, Tarık bu işin peşini bırakmazdı.

"Bebeğim, işin bitti mi? Gelip alayım mı seni?" dedi Sarp. Sanki yıllar sürmüştü.

Tarık' ın gerginliğimi görmemesi için elimden geleni yapıyordum şu an. Tek istediğim, bu konuşmanın hemen bitmesi ve bu masadan bir an önce kalkmaktı.

Tarık ile her zaman güzel bir ilişkimiz olmuştu. Tanıştığımızdan beri, gerek bilgisayarda konuşurken, gerekse ben İstanbul' a gelip, bana "polis işleri" vermesi için yalvarırken, her zaman birbiriyle rahat konuşan, deli gibi gülüp eğlenebilen, hani böyle tanışır tanışmaz, kırk yıllık dost gibi olabilen insanlar olmuştuk. Ama bu olayda değişen bir şeyler vardı. Bunu gözlerimle görebiliyordum. Kafeye ilk geldiğimde onun çoktan geldiğini ve hatta bir kahve içtiğini görmüştüm. Gördüğüm bir başka şey de, daha öncekinden farklı olarak, masada sigara paketi olmasıydı. Tarık, benim bildiğim kadarıyla sigara içen bir insan değildi. Polis olduğu ve zaman zaman sahada görev aldığı için, sürekli spor yaptığını ve beslenmesine çok dikkat ettiğini biliyordum. Bir kere ağzına zorla patates kızartması sokmaya çalıştım diye bana kızmıştı. Patatesi kızartma olarak yiyemezmiş beyefendi.

Ama şimdi karşımda oturan Tarık, o Tarık değildi sanki. Ben geldikten sonra birer kahve daha söylemiştik ve hemen sigara yakması üzerine, "Sigara?" diye sormuştum.

"Bu ara, biraz stresliyim." Diye cevap vermişti. Bakışları değişmişti. Ağırlaşmıştı adeta. Kahvelerimizi içerken her zamanki gibi neşeli olmaya çalıştım ve onun bu halinin beni etkilememesi için uğraştım. Ona Kaş' a gittiğimi söyledim, sonra da iş için İstanbul' a geldiğimden bahsettim. Çok ayrıntıya girmeden ve açık vermemek için dua ederek, Sarp' ın şirketinin bana ulaştığını ve benden güvenlik sistemi konusunda yardım istediklerini anlattım.

"Ne zaman?" dedi birden bire.

Akıllıca bir cevap vermem gerektiğini biliyordum. Tarık, kolay kandırılabilen bir insan değildi. Ama ben de aptal değildim. Altından kalabilirdim.

" Maili bana aylar önce atmışlar ama ben bakmamışım bile, bilirsin mail kutum her zaman doludur." Diye güldüm. Sonra yüzümü ciddileştirip, tiyatroma devam ettim.

" Haa, sen şimdi diyorsun ki, bu son yardımımla alakalı bir durum var mı? Yok. Ben kontrol ettim. Mail, o durumdan önce gelmiş bana. Hem, Tarık, o davada benim katkımı senden başka bilen var mı?" dedim gerçekten merak eder gibi.

Simurg [TAMAMLANDI]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin