Bölüm 5

23.6K 956 112
                                    

Merhabalar. Bölümü beğenirseniz lütfen yıldıza tıklamayı unutmayın. Benim için çok önemli. Bir de yorumlarınızla katkıda bulunursanız çok sevinirim. Eleştiriye açığım.

Multide Elvan var. Elvan' ı nasıl buldunuz? Yorumları alayım.

ELVAN

Güneş ışığı gözünün içine girip lazer ameliyatı yapmaya başlayalı bir iki dakika olmuştu ki, daha fazla doğaya direnemeyeceğimi anlayıp gözlerimi açtım homurdanarak. Güneşle aramızda tam bir sevgi-nefret ilişkisi vardı. Şu an nefret boyutu ön plandaydı.

Telefonum titreşmeye başlayınca yatakta doğrulup aynadan kendime baktım. Sadece birkaç saat uyumuştum ama sanırım bu saçlarımı düğüm yapmaya yetecek bir zamandı. Bazen uyurken ne hale geldiğimi merak ediyordum.

Telefonun gıcık titreşimine daha fazla dayanamayıp uzandım ve elime aldım. Arayanın Betül olduğunu zaten biliyordum. Israrla kapatmayan ondan başkası olamazdı:

" Betül, sabah sabah bu neyin ısrarı, açmıyorum işte."

" Tersinden mi kalktın bee! Ne bağırıyorsun? Önemli olmasa ısrar etmem herhalde."

Ederdi. Her sabah ediyordu.

" Ne var söyle."

" Sadık amca ile karşılaştım. Daha doğrusu yolumu kesti."

" Sadık amca kim be?"

" Kemal' in ev sahibi Elvan! Ne biçim arkadaşsın sen?"

" Kemal' in ev sahibinin adını aklımda tutmadım diye mi ne biçim arkadaşım?!"

" Tamam yaa, dinle! Kemal birkaç aydır kirasını vermemiş. Sadık amca evden çıkartmayı düşünüyormuş."

" Yine mi yaa! Neden ödememiş peki?"

" Valla Elvan, kendi söylemez biliyorsun. Ama ben çok iyi bir arkadaş olduğum için..."

Ve yıllardır Kemal' e hiçbirimizin dillendirmediği bir aşkla bağlı olduğun için.

"... araştırdım. Annesini aradım. Ablasının eşi işten çıkarılmış. Yeni de bebekleri oldu yaa Kemal gösterip duruyor fotoğraflarını. Maaşını olduğu gibi onlara gönderiyormuş kaç aydır."

"Offf Kemal yaaa! Hem benim sizden daha yakınım yok der durur hem de derdini paylaşmaz." Dedim sitem dolu sesimle.

" İyi de kızım, paylaşsa ne olacak! Geçen sefer güç bela borç bulup ödemedik mi?"

O tam öyle değil aslında.

" Ya yine bulurduk bir şekilde."

"Nasıl kızım nasıl? Benimkilerin durumunu biliyorsun. Üniversite falan okuyacağım diye belini büktüm annemle babamın. Sen zaten kafeden ne kadar alıyorsun ki birkaç aylık kira ödeyeceksin?"

En yakınımdı Betül ve Kemal. En yakın iki dostum. Annem ve babamdan sonra tek ailem. Annem ve babamla hatıralarımı ayakta tutanlarım. Annemle babamın mezarına birlikte gittiklerim. Onlara bile söyleyemedikten, yardım edemedikten sonra ne anlamı vardı ki bankadaki o kadar paranın. Yedi sülalemi doyuracak kadar param var ama kimseye bir şey açıklayamıyorum. Ne diyeceğim " Betülcüğüm ben liseye başladığımdan beri bilgisayar korsanıyım. Bazı insanlar için bazı bilgiler elde ediyorum ve bunların karşılığında eşek yüküyle para kazanıyorum. Onun için liseden sonra üniversiteye gitmedim. Onun için günde birkaç saat göstermelik bir işte kahve servisi yapıyorum."

" Elvan orda mısın? Yine sende bağlantılar koptu! Kız tıkandın mı yoksa?"

" Hayır hayır tıkanmadım! Hem nefes alışım daha iyi. Bahar bitti, polen azaldı. Biraz sıcak zorluyor bazen ama merak etme, iyiyim. Neyse Kemal işi bende, sen hiç merak etme. Babamın bıraktığı paradan çekeriz."

" Elvan yaaa! Ama o para senin zor günün için."

" Bundan zor gün mü olur Betül? Maazallah Kemal evsiz kalırsa bana yerleşir pis."

Tiz bir kahkaha koptu telefonun ucunda. Kemal ile ilgili her şey bu kızın hoşuna gidiyordu. Kötü bile olsa.

" Tamam o zaman. Sadık amcadan IBAN almıştım. Gönderiyorum sana. Ama bizden çıktığını öğrenmesin, gurur yapıp küsüyor sonra."

" Tamam merak etmeeeee."

Başka bir şey söylemesine fırsat vermeden kapattım. Nasıl olsa gün içinde en az 5 kere yüz yüze ya da telefonda görüşecektik. Bizim için bir ritüeldi bu. Eski mahalle ruhu.

Banyoya gidip kendime çeki düzen verdikten sonra, tüm Antalyalıların bildiği üzere, daha duştan çıkar çıkmaz terleyerek koltuğa bıraktım kendimi. Evim, deniz manzaralı bir dubleksin "leksiydi" Kemal' in deyimiyle. Yani dubleksin üst katı. Ev sahibim Nihat bey aşağıda yaşıyordu. Ailesinden kalan dairelerin kirasını yiyerek geçinen, 40 lı yaşlarında, kumar ve porno bağımlısı bir bekardı. Evini kendine fazla geldiği için bölüp, üst katı bana kiraya vermişti. Ben de ani bir para ihtiyacı olduğunu söyleyerek kirayı erken alıp alamayacağını sorduğu bir gün evi satın almayı teklif etmiştim. Hemen kabul etmişti yavşak. Gerçi herkes beni hala kiracı sanıyordu ama bunu sır olarak saklamak Nihat' ın da işine gelmişti. Neden sattığını açıklamak onun için zor olurdu. Bir yatak odası, bir banyo ve Amerikan mutfaklı bir oturma odası vardı. Sadece 80 metrekarelik bir saraydı benim için. Manzarası müthişti ve daha da önemlisi ailem aniden beni bırakıp gidince, ailemle yaşadığım eve gidemediğim için benim kurtarıcım olmuştu. Hala bazen birkaç yüz metre ilerideki evimize gidip, eşiğinde otururdum. Bahçede babamla koştuğumuz çocukluğumu hatırlar, annemi özler ve yine içeri giremeden döner gelirdim buraya.

Sabah sabah bu ne melankoli yaaa.

İç sesim sık sık olduğu gibi beni dürttüğünde telefonu elime aradım ve bankayı aradım. Bankada çok yüklü miktar param olduğu için kendime ait müşteri temsilcim vardı. Babam görse benimle gurur duyardı eminim. Müşteri temsilcime IBAN numarasını vererek 6 aylık kira ödemesi yaptım. Aslında bir yıllık da yapabilirdim ama açığa çıkarsak Kemal' e ve Betül' e bu parayı açıklayamayacağım için 6 aylık yapmaya ve sonraki kısmı sonra düşünmeye karar verdim. Müşteri temsilcime gizli bilgi ibaresi koymasını istedim. Böylece Kemal araştırsa bile bu ödemenin benden çıktığını anlayamazdı. Yani umarım.

Giyinip hazırlanmam ve kafeye gitmem gerekiyordu. Hakan' ın yardıma ihtiyacı olduğuna emindim. Hızlıca giyinip ayakkabılarımı giyerken aşağıdan gelen sesi duydum ve bir dakika kadar beklemeye karar verdim. Biri Nihat' ın kapısını çalıyorsa kesin kumar borcu ile ilgili olmalıydı ve o insanlarla daha önce karşılaşmış biri olarak, bu deneyimi bir daha yaşamak istemezdim.

Kapının kapanma gıcırtısını duyunca aşağıya doğru inmeye başladığımda, sanki bir an bir karaltı gördüm ama kapı hemen kapandı. Ben de hemen aşağı inerek biraz ilerideki işime gittim. Çalıştığım kafe güzel deniz manzarası ile her daim dolu olan sakin, elit bir yerdi. Hakan buranın sahibi aynı zamanda baristasıydı. Benim dışımda çalışan 3 kişi daha vardı. Aslında zaten çalışan 3 kişi daha vardı. Ben burada çalışmıyor sadece sosyalleşiyordum. Bazen 4 saat bazen 6 saat kalır giderdim. Hakan hiçbir zaman bana bir eleman gözüyle bakmadığı için kaçta geleceğimi ya da gideceğimi ya da gelip gelmeyeceğimi sormazdı. Maaş da almıyordum zaten. Sadece çalışıyormuşum gibi davranmasını istemiştim Hakan' dan. O da bana önce soru dolu gözlerle bakmış, ajan falan olup olmadığımı tartmış ve sanırım sonradan çok da önemli olmadığına karar verip düşünmeyi bırakmıştı. Zira Betül ne zaman Hakan' a "bu kızın maaşına ne zaman zam yapacaksın patron?" dese bir salise göz göze geldikten sonra " Her sene yapıyorum ya yıl başında, daha ne yapayım?" diye geçiştirirdi. İnsanın iki farklı hayatı olması zordu. Bazen yoruluyordum ama ikisini de o kadar çok seviyordum ki tercih yapmak istemedim hiçbir zaman.

Düşüncelerimden sıyrılmam kısa mesafeli yürüyüşümün bitmesiyle oldu. Kafenin kapısını açıp "Günaydın herkese!" diye bağırdıktan sonra duvarda geçen sene tadilatta yaptığım devasa resme gururla baktım. Ateşten yükselirken kuyruğundan renkler saçan bir Simurg.
*
14.04.2020

Simurg [TAMAMLANDI]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin