Bölüm 12

20.1K 829 308
                                    

Merhabalar herkese. Karantina günlerini okuyarak ve yazarak geçiren güzel insanlar:) Elvan köşeye sıkıştı. Kendini ele verecek mi sizce? Yorumlarınızı bekliyorum.

Multide Sarp ve Elvan var. Ne düşünüyorsunuz?

Bölümü beğendiyseniz yıldıza basmayı unutmayın. Yorum da yaparsanız çok sevinirim. Hepinize sağlıklı günler...

ELVAN

Elimi telefona uzatmak için hamle yaptığımda Sarp benden önce davrandı ve elini telefonun üstüne koydu. Elimi hemen indirdim.

"Kolay bir soruyla başlayalım madem. Neden ayak bileğinde silah vardı? Yani sen sıradan bir garsonsun değil mi? Liseyi zor bitirdin, değil mi? Neden tetikçiler gibi silah takıyorsun bileğine? Neden kaçtın bizden?"

"Soru mu bu?" sesimin biraz agresif çıkmasını özellikle istedim. Üste çıkmak için güzel bir kozum vardı. Mantıklı cevap verebileceğim bir soru. Devam ettim:

"Silah babama aitti. Onlar gittikten sonra yalnız yaşadığım için silahı hep yanımda taşıyorum."

Yalan, silah babamın falan değil. Tarık verdi. Hiç de yanımda taşımıyorum. Ama size bunu söyleyecek değilim.

"Evime gecenin bir vakti 3 tane ızbandut gibi adam giriyor, ne yapacaktım? Sizinle dövüşecek miydim? Tabi ki kendimi dışarı atmaya çalışacaktım." Dedim.

Verdiğim cevaptan tatmin olmuştum ama önemli olan onun, bunu yiyip yemeyeceğiydi.

Bir kez daha göz savaşı yapıyorduk. İnsanların gözlerine uzun süre bakmaktan hoşlanmazdım. Betül bile bazen başka yerlere bakıyorum diye bana kızar "konuşuyorum bana baak!" diye azarlardı. Oysa bu, onu dinlemediğim ya da önemsemediğim için yaptığım bir şey değildi. Sadece insanların gözlerine uzun süre bakınca çok fazla duygu görüyordum ve bu duygular beni rahatsız ediyordu. Sarp ile tanıştığımızdan beri birbirimizi tartmak için bir çok uzun bakışma yaşadık ama onun gözlerine bakmak beni hiç rahatsız etmedi. Bu, belki üstünlük savaşında galip gelmek istememdendi, belki de gözleri o kadar duygusuzdu ki, herhangi bir duygu okuyamıyordum.

"Bu cevaplar için vermezdim ama neyse..." dedi ve telefonu uzattı. Elimi uzattığım anda geri çekti ve

" Hoparlörden konuşacaksın. Yeni biriyle tanıştığını, onunla gittiğini söyleyeceksin. Sorarsa şehir ismi vermeyeceksin, "geziyoruz bir gün orda bir gün burada" diyeceksin. Anladın mı?"

Harikasın. Anladım tabi. Betül asla inanmaz buna, ters bir şey olduğunu anlar.

Başımı aşağı yukarı sakince sallarken, içimde havai fişekler havalandı. Daha iyisi olamazdı. Telefonu aldım ve Betül' ün numarasını tuşladım. Hoparlörü açtım.

"Efendim?"

Ah, kuzum. Nasıl özlemişim şapşal sesini.

"Betül benim..." tabi ki konuşmama fırsat vermedim.

" Gerizekalı!!! Sen nerdesin? Öldük meraktan. Kemal her yerde seni arıyor. Nerdesin?"

" İyiyim, bir sakin ol. Ben bir seyahate çıktım."

"Ne seyahati?"

Evet bebeğim, işte böyle şüpheci bir ses. Tam istediğim gibi.

" Seyahat işte nesini anlamadın? Biriyle tanıştım..."

" Biriyle mi tanıştın, sen?" sesindeki alaycı ton bir an alınmama neden oldu. Biriyle tanışamaz mıydım yani? Tanışmazdım. Biliyordu. Alınmam saçmaydı. Devam etti:

Simurg [TAMAMLANDI]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin