Yazmak, kafandakileri anlatmaya çalışmak hem çok güzel hem de çok zor. Yazarken mutlu oluyorum, bazen salak salak gülüyorum. Ama tabi benim mutlu olmam yetmez, okunsun da istiyorum yazdıklarım. Beğenilsin de istiyorum.
Bu nedenle, eğer bir şekilde yolunuz kitabıma düştüyse ve burada kadar geldiyseniz öncelikle çok teşekkür ederim. Bu çok kıymetli. Ve eğer bundan sonra da okumaya devam edecekseniz -umarım edersiniz- yıldıza basmayı ve yorum yapmayı unutmayın. Yorumları okumak çok büyük mutluluk. Okuyan herkese teşekkürler.
ELVAN
Yarın İsveç' te bir şirkete teslim etmem gereken araştırma işim vardı. Ama dün gece araştırmamı tamamladığım ve sonuçtan tatmin olduğum için bugün rahat bir şekilde takıldım kafede. Aldığım işleri her zaman teslim tarihi ne zamansa o zaman teslim etmek gibi bir prensibim vardı. Çoğu zaman erken bitirirdim ama asla erken teslim etmezdim.
Akşama kadar tezgahta sipariş alıp kahve hazırlamıştım. Hakan bu kadar kalmama şaşırsa da hiç ses çıkarmamış, ben kahveleri yaparken insanlarla oturup sohbet etmenin tadını çıkartmıştı. Ara ara göz göze geldiğimizde gözlerinde soru işaretleri görsem de orada olmamdan memnun olduğu için sormadığını fark ettim. Hakan ile göz göze gelmelerimiz çok olurdu zaten. Boşluk bulduğum bir an telefonumdan internetin "sosyal medya" tabir edilen ama hiç sosyal olmayan tarafında takılırken önüme düşen gölge ile müşterinin geldiğini anladım ve telefonumu cebime yerleştirirken kalkarak önümdeki adama baktım.
Offff!!
" Hoşgeldiniz! Ne içerisiniz?" diye sorarken sesimin çatlamasına engel olamadım.
Sen insan mısın?
Karşımda duran adam, 1.90 boylarında, geniş omuzlu, kısa traşlı ve sakallı bir adamdı. Üzerinden düşecekmiş gibi duran kot pantolonu ve düz beyaz tişörtü ile serseri bir havası vardı. Bir an gözüme baktıktan sonra, sorduğum soruya cevap vermek yerine, kafasını sağ tarafındaki duvara çevirdi ve:
" Simurg..." dedi.
" Evet." Diye onayladım ve konuşmaya devam ettim:
" Aslında ilginç Simurg demeniz. Çünkü insanlar daha çok Zümrüd-ü Anka olarak bilirler Türkiye' de, Simurg diyen çok duymamıştım."
Allahım, ne olur yüzüm kızarmamış olsun.
Adam, kafasını güçlükle duvardan yüzüme çevirdi ve
" Ben 3 tane latte alayım lütfen." Dedi.
Refleks olarak üç tane demesinden dolayı kafamı masalara doğru çevirdim ve cam kenarında yeni boşalan bir masaya oturmakta olan diğer iki adamı gördüm. Biri kocaman dev gibi bir kel kafa, diğeri sevimli gözlerle duvardaki resme şaşkın şaşkın bakan bir sarı kafa.
***
Oturduğum yerde telefonumu çıkartıp saate baktım. Neredeyse 11 olmuştu ve kafedeki yoğunluk bayağı bir azalmıştı. Bu süreçte, iki kere Betül bir kere de Kemal gelip gitmişti. Sanırım şu an birlikte bir şeyler yapıyorlardı ama kafenin yoğun olduğunu bahane ederek onlarla gitmemiştim. Bir iki sefer Semih ile Whatsapp dan konuşmuştuk ama tadımız yoktu. Daha doğrusu hiçbir zaman zaten tadımız olmamıştı. Semih geçen sene kafede tanıştığım erkek arkadaşımdı. Benden 2 yaş büyüktü.26 yaşındaydı. Geçen sene babasının yanında stajyer avukat olarak çalışmaya başladığında boş zamanlarını bizim kafede geçirirken tanışmıştık. Aylarca bana kur yaptıktan sonra beni yemeğe çıkmaya ikna etmişti. Birkaç aydır da resmi olarak sevgiliydik aslında ama o stajı bitirip babasından bayağı bir dava yükü aldıktan sonra görüşemez olmuştuk. Aslında işime gelmediğini söyleyemezdim. Ben ve gönül işleri pek uyumlu bir çift değildik. Sevgililik müessesesini hiç anlayamamıştım zaten. Arkadaşlarımla yaptığımdan farklı bir şey yapmıyorduk Semih' le. Ya da arkadaşlarımı sevdiğimden farklı sevmiyordum Semih' i. O da sanırım benden beklediğini bulamamış olacak ki artık boş olduğu zamanlarda bile gelmiyordu kafeye, emindim. Ben de onun üzerinde yüktüm sanırım, onun bende olduğu kadar. Buradan çıkınca aramaya karar verdim Semih' i. Geç olmuştu ama artık ikimizin de kaçtığı ayrılık konuşmasını yapmak istiyordum. Semih iyi bir insandı. El ele dolaşabileceği, sevip sevilebileceği, öpüp koklayabileceği bir sevgiliyi hak ediyordu, benim gibi bir odundan ziyade.
İçeride bir hareketlilik olunca Semih' e yazmakta olduğum mesajdan başımı kaldırdım ve üç adamın kalktığını gördüm. Siparişi verenle göz göze gelince silikçe gülümsedim. O da bana gülümserken yanıma doğru gelmeye başladı.
Allah kahretsin, ellerimi cebime mi koysam? Saçlarım düzgün mü acaba? İnşallah Betül' ün dediği gibi şam şeytanı gibi görünmüyorumdur.
" Tekrar merhaba. Biz buraların yabancısıyız da bir iş için acil geldik Antalya' ya. Buralarda kalacak iyi bir otel var mı acaba?"
Biraz şaşırmadım desem yalan olur. Adam aniden geldik, otel ayarlamadık diyordu ama saatlerdir burada oturuyorlardı. Madem oteliniz yok neden burada oturuyorsunuz be adam!
" Tabi var yani sonuçta burası Antalya, değil mi? Turizmin başkenti."
Allahım yardım et sanırım saçmalıyorum...
" Bu arada ben Sarp."
" Merhaba ben Elvan. Antalya' ya hoş geldiniz."
Allahım yardım et sanırım saçmalıyorum...
" Hoş bulduk. Ya da daha bulmadık ama bulacağız..."
*
15.04.2020
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Simurg [TAMAMLANDI]
Romance"Kendi odanda mı yatacaksın, benimle mi?" diye sordu. "Neden sordun ki? Hep seninle yatıyorum zaten." "Öyle de... Şimdi içki içtik ya, tedirgin olmanı istemem." dedi. Kalbimden daha ne kadar taşabilirdi. Başlama tarihi 10.04.2020 Bitiş tarihi 16.07...