Bölüm 40

15.3K 778 285
                                    

Selamlar. Ramazan bitti ama ben hala sahur modundayım. Hala saat dört olmadan uyuyamıyorum. Dolayısıyla da gece sürekli yazıyorum. Yazdıkça da bir an önce okumanız için heyecanlanıyorum, çok psikopat bir döngüye girdim. 😂😂

Neyse bakalım. Klasik hatırlatmalarımı yapacağım. Beğenin, yorum yapın. Hiçbirini yapmak istemezseniz bari okuduğunuzu, var olduğunuzu göstermek için şuraya bir öpücük bırakın da ben de size okuduğunuz için teşekkür edeyim. 😘

Ya bu arada multi de Sarpın gülen fotoğrafı var. Çok beğeniyorum ben bu fotoğrafını. Sizce de çok tatlı değil mi?

Aşkla kalın.💜

SARP

Namertin sözüne güven bu kadar olurdu. 

Pislik herif...

O adamı, Sezgin Yavuz'u, oldum olası sevmezdim ama dedemin emaneti diye sürekli kendimi ikna etmeye, sevmeye zorlardım. Ama ne kadar haklıymışım sevmemekte. Bunca olandan sonra, Elvan'ın daha fazla zarar görmesini istemediğim için, hiç yapmayacağım bir şey yapmış, o dallamayı arayıp, "oğlunu tutarsan ben bir şey yapmam" demiş, bir şekilde geri adım atmıştım. Sırf Elvan söz konusu olduğu için. Ama şimdi bu...

Ayağa kalktım. Gözüm bir an Elvan'a kayacak gibi olsa da kendimi engelledim. Ona bakarsam ağlar diye korktum.

"Konu nedir?" Dedim benimle konuşan polise.

"Konuyu emniyette söylemeyi tercih ederiz. Buyurun." Dedikten sonra, Yiğit'e dönerek, emin olmak için sordu. 

"Yiğit Alkan."

Yiğit, net cevap verdi. "Doğrudur."

Beyrut, polisin sormasına fırsat vermeden konuştu.

"Ben de İbrahim Bozkurt."

Polis zafer kazanmış gibi güldü.

"Ne güzel zaten bir aradaymışsınız, uğraştırmadınız."

Bu ukala yorumun, Yiğit için tam bir tetikleyici olduğunu bildiğimden, Yiğit'i uyarmak için, "Yiğit." Dedim ve açtığı ağzını kapatmasını sağladım. Gözlerimizle anlaştık. Şikayetin ne olduğunu anlayana kadar konuşmayacaktık.

Simge'ye döndüm. "Avukatı ara, gelsin Simge."

Simge endişeli olmamasına uğraştığı sesiyle "Tamam abi." Dedi. Sadece korktuğu zaman bana "abi" derdi.

İki polis arabası ile emniyete götürüldük. Emniyette tekrar bir araya geldiğimizde, Yiğit ve Beyrut'a avukat gelmeden konuşmamalarını hatırlattım. Amirin odasına alındığımızda avukatımız, Haldun bey de gelmişti. Amirin odasına girip, başıyla beni selamladıktan sonra, amire elini uzatıp "Haldun Okur, üç beyefendinin de avukatıyım." Dedi.

Haldun Bey, geldikten sonra, az çok tahmin ettiğimiz üzere, oteldeki hadise ile ilgili getirildiğimizi açıkladı amir. İfadelerimizin alınacağını ve nöbetçi mahkemeye sevk edileceğimizi söyledi. Haldun Bey, amire, müvekkilleri ile kısa bir görüşme yapmak istediğini söyleyince amir, kibarlık yapıp, kendi odasını kullanabileceğimizi söyleyip, dışarı çıktı. Haldun Bey, kamera kaydı olduğunu düşünüyordu ama biz, kamera kaydı olmadığını biliyorduk. Elvan ve Sebo kayıt işini halletmişti. Haldun Bey, bunu öğrendiğine çok sevindi, "kayıt yoksa tutuklama da yok." Diyerek herşeyden kurtulacağımızı söyledi. 

"Haldun Bey, şirketteki yangın için, biz de onlardan şikayetçi olalım. Zaten kasıtlı bir yangın olduğuna dair rapor var elimizde. Ben, efendilik yapayım, şikayetçi olmamayım dedim ama bu çocuk ondan da anlamıyor. Şikayetçi olalım." Dedim.

Simurg [TAMAMLANDI]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin