Bölüm 11

19.2K 861 116
                                    

Merhaba herkese. Bölümü beğeneceğinizi umuyorum. Yıldıza basar ve yorum yaparsanız çok sevinirim. Sevgiyle kalın. 🌺

ELVAN

Biliyordum. Nasıllar, nedenler bir yana, bu iki adamın da bana zarar vermeyeceğini biliyordum. Sanırım, bu yüzden birden ağzından çıkmıştı o soru. Biliyordum ama onların ağzından duymaya ihtiyacım vardı. Onların bana istediğim cevabı vermeyeceklerini de biliyordum. Garipti yani. Karışık.

Şimdi ben, bu iki adamla, hiç bilmediğim bir şehrin, dağ başında bir evinde, sanki bu insanlar beni gece evimden kaçırmamış ve yüzlerce kilometre öteye getirmemiş gibi yemek yerken, içerideki huzurlu ortamı bozmayı başarmıştım. Amacım da buydu zaten. Rahatsız olmalarını istedim. Ve oldular. Öyle ki şu an elime bir makas alsam ve rastgele açıp kapatsam, sanki şu anı kesebilirdim.

Sağımda oturan Yiğit, nefes bile almıyordu sanırım. Ama karşıdaki adama baktığı kesindi. Sorumun muhatabı oydu. Çatalını yavaşça bırakırken sorumun muhatabı, henüz gözlerini kaldırıp bana bakmamıştı. Ama sorumu tekrar edip etkisini azaltmayacaktım. Sabırla bekledim.

" Bu... sana bağlı aslında." Şimdi kaldırdı gözlerini. Cümlesi bittikten sonra. Gözlerimde korku görmeyi umut etti sanırım. Ama onun beklentilerini karşılamak benim işim değildi. Korkusuz göstermeye çalıştığım gözlerimle baktım ona. Devam etmesini diledim içinden. Ama bana istediğimi vermedi. Çatalını tekrar eline aldı ve yemeğine döndü. Her ne kadar açıklama yapmasını dilemiş olsam da içten içe, yapmaması beni rahatsız etmedi. O göstermeye çalıştığının aksine bana zarar falan vermeyecekti. Buna ister içgüdü deyin ister gözlem. Bu iki adam da bana zarar veremezdi. Ya da ben sadece kendimi ikna etmeye çalışıyor da olabilirdim tabi. Böyle bir olasılık da vardı.

"Nefes al..." dedim.

Sarp gözlerini bir anda kaldırınca göz göze geldik. Bir an ona söylediğimi sandı ama ben kafamı yana çevirerek tekrarladım:

"Nefes al..."

Yiğit başını bana çevirdi ve anlamsız bir ifadeyle yüzüme baktı. Önce dudaklarının kenarları kıvrıldı, sonra gergince yükselmiş omuzları indi. En son dişlerini gördüm. Sonra kahkahası geldi. Sanırım elime makas alıp anı kesmiştim.

Ben de ona gülümsedim. Sonra kafamı çevirip yemeğe devam ettim. Sarp gözlerini benim ve Yiğit' in arasında gezdirirken, onun ortama katmaya çalıştığı korkuyu bertaraf ettiğim için bana kızmış olsa gerek ki, atağa kalktı:

"Nasıl yaptın?"

Gerilme sırası bana gelmişti sanırım. Bunun hakkında yol boyu düşünmüş olsam da ne söyleyeceğim konusunda hala kararsızdım. Genellikle spontane davrandığımda daha doğru sonuçlara olaştığım için bunu da bu şekilde halletmeye çalışacaktım. İlk olarak en klasik yaklaşım olarak "salağa yatma" ve "inkar" seçeneklerini değerlendirmeliydim:

"Neyi nasıl yaptım?"

Karısını aldatırken yakalanmış bir adam gibi hissettim kendimi.

Neyse ki karşımdaki adam benim kurallarımla oynamaya gönüllü olmuştu. bana sabır göstermesi hoştu açıkçası.

"Bilgiyi nasıl aldın? Nakliyattaki farklılığı nasıl anladın? Diğer nakliyatlardan farkını nasıl anladın? Ne zamandır bizi takip ediyorsun? Nasıl yapıyorsun?"

Yanılmıştım. Bana sabır falan göstermiyordu. Zira her sorduğu soruda dişlerini daha çok sıkıyor ve sesini arttırıyordu. En sonunda elindeki çatalı hızlıca masaya yapıştırdı. Sanki bu suratıma atılan bir tokattı. Öyle hissettirdi. Gözlerim dolmaya başlayacak gibi olmuştu. Buna izin veremezdim. Gözlerim ne zaman zamansız dolmaya başlasa komik bir şeyler düşünerek bertaraf etmeye çalışırdım. Şimdi bu adamın sinirli yüzüne bakarken, yazın denizden çıkıp kafeye gittiğimizde Kemal' in parmak arası terliklerinin kaymasıyla yere yapışmasını ve Betül salağının onu kaldırmak için kahramanlık yaparken onun üzerine düşmesini düşünmeye çalıştım. işe yaramadı.

Simurg [TAMAMLANDI]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin