Bölüm 14

20K 913 234
                                    

Merhaba herkese. Öncelikle tüm Müslüman kardeşlerime Hayırlı Ramazanlar dilerim. Oruç tutanların oruçlarını Allah kabul etsin.
Bu bölüm şimdiye kadar yazdığım en uzun bölüm oldu. Sarp'ın anlatacak çok şeyi var 😉
Bölümü beğenirseniz yıldıza tıklamayı unutmayın ya da sadece "kızcağız bayağı uzun yazmış, emeği için tıklayayım" da diyebilirsiniz ☺️
Bir de beni takip ederseniz çok sevinirim. Keyifli okumalar. 💟

SARP

"Böyle bir şey olamaz..." dedi. Olacağını ikimiz de biliyorduk ama açıklamasına izin verdim.

"Tarık..." der demez pişman olduğunu gördüm. İlk defa ismini dillendirdi. Aslında üzülmesine gerek yoktu. Biz Tarık Komiseri başından beri biliyorduk. O da kısa bir iç hesaplaşma sonunda, artık ağzından çıktığı için kendine kızmaktan vazgeçip, konuşmasına devam etti:

"Tarık sizin için çalışmayacağımı bilir. O zeki bir adam. Parçaları birleştirir ve bu iş, sizin başınızı şu anda olduğundan daha fazla ağrıtır." Dedi.

Sinirim, yavaş yavaş tepeme doğru hücum ederken, Yiğit, "Haklı olabilir." Diyerek onu destekledi. Şu anda bu ayrıntılara takılacak durumum yoktu. Yıllardır çalıştığım, babamdan bir enkaz olarak aldığım ve iyi bir duruma getirdiğim şirketimi polislere teslim edemezdim.

Dedem bu şirketi ilk kurduğunda, aslında "şirket" olarak bile adlandırılabilir bir şey değilmiş. Bir kamyonun yanına bir de ticari binek aracı alınca, artık büyük oynayabileceğine karar vererek, şirketleşmeye girişmiş, 20 yıl sonunda da sayılı taşıma şirketlerinden biri haline gelmiş. Küçükken bana bu hikayeyi an ince detayına kadar anlatmıştı. Sesindeki gurur hala kulaklarımdaydı. O sesindeki gurur, hikâyede, ne zaman babamın şirketi devralmasına gelse, kırılırdı. Babam şirketi dedemden devraldıktan sonra, dedemin emek emek yaptığı bu şirketi, batma noktasına getirmiş, borçları yüzünden gençlik dönemlerimin büyük bir bölümü sefalet içinde geçmişti. Dedem de ben de babamın ticaret insanı olamayacak kadar nahif bir insan olduğunu biliyorduk. Gençlik dönemlerimde dedemin de benim de tek umudumuz bir an önce büyüyüp şirketi kurtarmamdı. 24 yaşında şirketi resmen babamın elinden aldığımda, aslında şirket namına pek bir şey kalmamıştı. Gerçi dedem bunu görecek kadar yaşamadı ama ben şirketi dedemin zamanındaki durumuna getirmek için çok uğraştım. Hala da uğraşıyordum. O yüzden arada yasal problemi olan mallar taşımakta sakınca görmemiştim.

Dedemi ve şirketi düşünürken geçen sürede sinirim yatışmış olsa da, karşımda oturup gözlerini bana dikmiş, ağzımdan çıkacak cümleyi bekleyen kıza baktım. Onun damarına basmak son birkaç gündür tek eğlencemdi.

"Neden çalışmazmışsın ki bizimle? Tarık komiser sonuçta sadece emniyete çalışmadığını biliyordur o kadar zekiyse? Sana ödeme yaptıklarını sanmıyorum. Ya da en azından o üç banka hesabındaki kadar ödeme yapmadıklarını biliyorum." Dedim. Dudaklarımın kenarları kıvrılmasın diye ekstra çaba sarf ettim.

İşte beklediğim tepki. Beklemediği anda gelen yumruk ile afallamış, şapşal surat.

Hadi saldırıya geç güzelim.

"Banka hesaplarıma mı baktınız?"

Sinirden kıpkırmızı olmuştu. Onun bu hali çok hoşuma gidiyordu. Biraz daha devam edebilirdim.

"Tabi ki baktık ve o hesaplardaki bol sıfırlı bakiyeler, ne o kafeden ne de emniyetten gelecek bir miktar. Kesin başka işler de yapıyorsun."

Hemen savunmaya geçti.

"Yapıyorum tabi. Güvenlik işleri yapıyorum. Şirketlerin web sitelerini yapıyorum. Muhasebe programları yapıyorum. Şirket içi yazılımlar yapıyorum."

Simurg [TAMAMLANDI]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin