Merhaba. Umarım güzel bir gün geçiriyorsunuzdur.
Bölümü beğenirseniz yıldıza tıklamayı unutmayın, yorumlar için de teşekkür ederim.
Sizleri seviyorum, aşkla kalın. 💜
SARP
Bunu yapmamayı ve bunu yapmayı aynı anda o kadar çok istemiştim ki, onu kollarımın arasında tutarken ona aşırı derecede kızgındım ama bir o kadar da rahatlamıştım. Onu bırakmaya hazır olmasam da onun rahatsız hissetmesini istemediğim için gönülsüzce bıraktım. Birkaç gündür fazlaca görüşmemiştik. Bunun nedenleri yoğun iş temposundan ziyade, Yiğit' in Tarık ile ilgili yaptığı araştırmada, Sezgin Yavuz' un emniyetteki kaynaklarından Elvan hakkında bilgi almaya çalıştığını bilmemdi. Yiğit' in en güvendiği adam aramış –ki bu adam bizi Elvan' a götüren IP adresini bulan adamdı- Tarık komiserin muhbirleri hakkında birilerinin ağzını aradığını hatta Tarık' ın yakın bir çalışma arkadaşıyla emniyetin ortasında yumruk yumruğa girdiklerini söylemişti.
Emniyetteki adamı Yiğit' e, Tarık' ın arkadaşına saldırırken, "Sanane lan benim bilgi aldığım insanlardan, ben sana soruyor muyum muhbirlerini?" diye bağırdığını söylemişti.
Çok endişeliydim. Bizim Elvan' a ulaşmamız iki ayı bulmuştu ama bulmuştuk. Yani onlar da bulabilirlerdi. Gerçi onlar aradıkları yerde bulamazlardı ama ismini bile bilmeleri tehlikeliydi. Bu işin üzerini örtene kadar zamana ihtiyacım vardı ve eğer becerebilirsem Elvan' a söylemeden bu olayı kapatmak istiyordum. Ama yeterli gelmezse alacağım tekbirler, son çare olarak ona söyleyip kendini dünya üzerinden silmesini bile isteyebilirdim. Kendine başka bir kimlik vermesi zor olmazdı onun yeteneğinde bir insanın.
Bütün bunları bilmediği ve gerekmedikçe de bilmeyeceği için "Nereye gittin? Merak ettik." Demekle yetindim. Bir an onu evde bulamayınca, kaçmış olabileceğinden çok, Sezgin Bey'in onu bulmuş olabileceği ihtimali beni korkutmuştu.
Soru işareti dolu gözlerini benden çekmeden kolunu arkasındaki ormana doğru uzatıp "Y-yürüyüş yapma..." diye açıklamak istemişti ki birden "Ne oluyor yaa? Bu kadar endişelenecek ne var?" diye sorularını sıraladı.
Dün, bütün gün ve akşam yemeğinde Simge ile konuşmuş, ona asıl hikâyeyi anlatmıştım. Simge benim kardeşim olmaktan öte en yakın arkadaşımdı, tabi ki Yiğit' le birlikte. Ondan bir şey gizleyemezdim.
Yemeğin bitimine doğru, "Sarp, bu kız senin için bu işten biraz öte gibi geldi bana." Diye bir tespitte bulunduğunda, kendi iç sesime bile daha itiraf edemediğim bir şeyi bu kadar dışarıdan rahatça görmesine şaşırmıştım ama o beni dünyada en iyi tanıyan insanlardan biriydi sonuçta. Cevap veremeyişimi, iç hesaplaşmamın bitmemesine yorarak üzerime gelmemişti ama onu daha iyi tanımak istediğin söyleyerek dağ evine gitmemizi teklif etmişti. Gittiğimizde gördüğüm manzaradan biraz rahatsız olmuş olsam da Yiğit' le dışarı çıktığımızda, bana üzeri kapalı bir şekilde, öyle bir şeyin asla olamayacağını söylemiş, ben de daha fazla açık konuşmasına engel olmak için konuyu uzatmamıştım.
Simge ise bütün gece Elvan ile konuşmaya çalışmış ona bir sürü soru sormuştu ve gecenin sonunda Elvan' ın yaptığı bir konuşmadan sonra bana "anladım" demişti. Bu tek kelime, hem bir onay, hem bir destek hem de "onda gördüğüm şeyi görebiliyorum" demekti.
Simge, beni soran güzel gözlerden kurtarmak için, Elvan' ın yanına hızla gelip "Telefonunu bırakmışsın, orman yani sonuçta hayvanlar falan var, merak ettik. Valla dalacaktım ormana seni aramaya." Diye koluna giderek içeriye doğru sürüklemişti. O zamana kadar tuttuğumu anlamadığım nefesimi birden bırakınca, Yiğit, omzuma hafifçe vurarak, içeriye yöneldi. Arkasından gitmeye başladığımda korumalar, benimle göz göze gelmemek için başlarını önlerime eğmişlerdi. Gözlerimle hepsini delmem mümkündü şu anda.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Simurg [TAMAMLANDI]
Romance"Kendi odanda mı yatacaksın, benimle mi?" diye sordu. "Neden sordun ki? Hep seninle yatıyorum zaten." "Öyle de... Şimdi içki içtik ya, tedirgin olmanı istemem." dedi. Kalbimden daha ne kadar taşabilirdi. Başlama tarihi 10.04.2020 Bitiş tarihi 16.07...