Bölüm 31

14.7K 742 219
                                    

Merhaba güzel insanlar. Bu bölümü yazdıktan sonra sizlerle buluşturmak için çok sabırsızlandım. Sizin de benim sevdiğim kadar seveceğinizi umuyorum.

Beğenirseniz yıldıza basmayı ve yorum yapmayı unutmayın. Beğenmezseniz de yıldıza basabilirsiniz sonuçta parayla değil, beni mutlu edersiniz. 😄

Keyifli okumalar. Aşkla kalın. 💜💜

ELVAN

Gözlerimi açacak kadar kendime geldiğimde, kafamdaki en son görüntü, Tarık'ın evinini kapısında açması için beklememdi. Hayır, hayır, tavırlarından, konuşmalarından korkmuştum, evin içindeydim, ev çok pisti, gitmek istediğimi söylemiştim. 

"Sarp beni bekler." 

Böyle demiştim kapıya doğru giderken. Sanırım onu tetikleyen bu olmuştu. Sarp'ın beni beklemesi ya da benim ona gitmek istemem. Saçıma yapışmıştı. O kadar canım yanmıştı ki can havliyle ellerini saçımı kurtarmak için atınca, ellerimiz buluşmuş, hemen saçımı bırakarak özür dilemeye başlamıştı. O zaman, konuştuğum kişinin, ben ne kadar kabul etmek istemesem de, benim tanıdığım Tarık olmadığını anlamıştım. Tarık, bana asla zarar vermezdi.

Şimdi beni bir yere getirdiğini biliyordum. Yolun çoğunu, bana yaptığı ya da verdiği bir şeyden ötürü, bilinçsiz geçirsem de, bilincim ara ara yerine geldiğinde, araba ile uzun bir yol gittiğimizi biliyordum. Belki bir saat, belki de on saat, onu ayırt edemedim.

Gözlerimi zorlukla açtığımda ilk gördüğüm şey Tarık'ın yüzü oldu. İstemsizce geri çekildim. Yattığım yerden doğruldum ve etrafıma bakındım. Küçük, tahtadan bir kulübenin içindeydik. Hani bu masallarda anlatılan kulübelerden, normal bir zamanda gelseniz huzur bulacağınız kadar sıcak kulübelerden.

"Amma uyudun aşkım yaa?" Dedi Tarık gülerek. Ona Tarık demek de istemiyordum aslında, o artık Tarık değildi sanki, Tarık gibi bakmıyordu.

Cevap vermedim. Şu anki psikolojik durumu hiç iyi değildi ve ben ona nasıl davranacağım konusunda hiçbir şey bilmiyordum. En iyisi sessiz kalmaktı. 

Ben bir şey söylemeyince, mutfak olarak kullanıldığı belli olan küçük bölmeye giderek, elinde iki fincan ile çıktı. 

"Çay demledim. Al." Diyerek uzattı. Yüzüne baktığımda önce gülümsüyordu ama ben elindeki çayı almadıkça gülümsemesi kızgınlığa dönüştü. Hemen uzanıp elindeki çayı aldım.

Elimde bardağı öylece tutuyordum ama içmedim.

"Aniden gelmeye karar verince tabi, bir şey alamadık aşkım ama bugün idare edelim ben yarın gider alışveriş yaparım." Dedi.

Söylediklerine tepki vermediğim zaman yüzünde bir kızgınlık beliriyordu, daha doğrusu deli bir bakış. Beni çok korkuttu. Hemen başımı aşağı yukarı sallayarak onayladım.

Çayını içerken, mimikleri ile benim de içmemi işaret etti. İçinde bir şey olmamasını umarak içtim.

"Bugünlük makarnamız var, onu pişiririz. Tüpe baktım, dolu görünüyor ama bir tane de yedek alsak iyi olur. Belki güzel yemekler yapmak istersin, hem neydi senin o güzel yaptığın. Hani çok övünmüştün Antalya'da benden iyi yapan yok diye?"

"Güveçte karides." Diye cevap verdim bir nefeste. Sözlüye kalkmış bir öğrenci gibi korkuyordum.

"Hah, o işte karides. Belki ondan yapmak istersin, hem sen balık yemeden duramazsın. Ama şanslısın çünkü bu civarda çok güzel balık çiftlikleri var, istersen sana her gün balık alırım aşkım." Dedi.

Simurg [TAMAMLANDI]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin