Barış'la birlikte yemekhanede her zamanki masamıza oturmuştuk. Ben sessizce yemeğimi yerken Barış da etrafa bakınıyordu. "Çok sıkıcı değil mi sence de?" "Artık benimle birlikteyken de sıkılıyorsun yani?" "Ya kızım konuyu saçma yerlere çekme lütfen." Ben gülerken Barış da gülmüştü. Derin bir nefes aldım. Çok güzel gülüyordu ama yaa. "Barış... Bir şey soracağım ama biraz çekiniyorum açıkcası..." "Sor güzelim neden çekiniyorsun ki?" Dudaklarımı ıslattıktan sonra elimdeki çatalı bırakıp tamamen Barış'a odaklanmıştım ki yine bir hemşire gelip bu anı da bölmüştü.
Sıkıntıyla bir nefes verdim. "Barış, Aycan yine gelmiş. Seni görmeden gitmeyecek işte." Barış derin bir nefes alıp sakinleşmek adına gözlerini yumduğunda her bir kelimesine ayrı ayrı vurgu yaparak konuştu. "Ben onunla konuşmak istemiyorum. Değil konuşmak yüzünü görmek dahi istemiyorum." "Barış gitmeyevek işte her gün gelip duracak." "Ne güzel kalsın burada ruh hastası belki tedavi olur..." Barış'ın sinirlendiğini anlamak zor değildi. Yeniden bir kriz geçirmesini istemezdim bu yüzden konuşmak için hazırlık yalan hemşireden önce davrandım.
"Konuşmak istemiyorum diyor işte daha neyi zorluyorsunuz ki? Amacınız tedavi etmek sanıyordum. E bu tür ısrarlarla zaten öfke kontrolü olan birini öfkelendirmenin tedavi yöntemlerinizden biri olduğunu hiç zannetmiyorum." Derin bir sessizlik oluştuğunda Barış da sıkıca yumduğu gözlerini aralayıp beni süzdü hafifçe... Sonra minnetle kıvrılan dudağına karşılık ben de ona gülümsedim. "Ama biz zor durumda kalıyoruz." "O zaman bizim üzerimizde titizlikle uyguladığınız kuralları uygulayın. Bugün ziyaret günü değil mesela?" Kendimden emin bir şekilde konuştuğumda karşımdaki hemşirenin de bir kaşı sorgularcasına havaya kalkmıştı.
"Nisa haklı. Bu saçma kurallar nedense hep bize iyi gelecek şeyler için uygulanıyor. İstemiyorum görüşmek falan. Şimdi izin verirseniz bize sosyalleşmemiz için verdiğiniz zamanı değerlendirmek istiyorum." Hemşire başıyla onaylayıp uzaklaşırken zafer kazanmış olmanın haklı gururu vardı üstümde... Barış da önümüzdeki sudan büyük bir yudum alırken sakinliğini korumaya çalışıyordu muhtemelen. "Sen en son bir şey soruyordun?" "Gerek yok ya sonra sorarım şuan gerginsin zaten..." "Nis sorabilirsin güzelim." "Sonra konuşuruz Barış işte ya. Şu kısıtlı zamanımızı ona harcamak istemedim şuan."
"Sen de bana alışmaya başladın değil mi?" "Hayır, sana alışmak mümkün değil. Sıradan şeylere alışırsın Barış, sen sıradan değilsin." Barış'ın yüzüne bir gülümseme yayılmıştı. Ben de ona sıcacık gülümsedim. "Sen de beni bırakıp gitmezsin değil mi?" Yutkunamadığımı hissettim. Bakışlarım korkak bir şekilde Barış'ın gözlerine çıkarken derinlerinde sakladığı küçük bir çocuğu gördüm. "Barış... Bir gün buradan gitmem gerekecek, biliyorsun." "Doğru, haklısın." Barış yemeğine odaklandığında bir süre onu izlesem de sonrasında ben de yemeğe odaklanmıştım.
Yemeklerimiz bittiğinde etrafımızdaki herkes yavaş yavaş dağılmaya başlamıştı. Biz ise hâlâ sessizdik. Taa ki ben bu sessizliği bozana kadar... "Kızdın mı bana? Barış biliyorsun burayı, buradaki kuralları." "Kızmadım. Sana kızmam mümkün de... Sana karşı öfkemi elimden gelenin daha fazlasıyla kontrol ediyorum." Gülümsedim. Öfke kontrolünde sorun olan birinden duyabileceğim en güzel cümlelerden biriydi belki de bu. "Dürüst olman hoşuma gidiyor biliyor musun? Hep yanında olacağım diye tutamayacağın sözler vermiyorsun."
Konuyu artık değiştirmek istiyordum. "Sadece dürüst olmam mı hoşuna gidiyor? Ben başka bir şeyler daha duymuştum sanki ama." Barış gülerken ben de aynı şekilde gülmüştüm. Etrafıma baktığımda ise koskoca yemekhanede sadece ikimizin kaldığını fark ettim. "Barış, sanırım artık bizim de gitmemiz gerek." Barış sıkıntılı bir nefes verip başıyla dediklerimi onaylamıştı. Birlikte masadan kalkıp odalarımıza doğru ilerlemeye başladık. "Dün uzun zaman sonra ilk defa sakinleştirici içmeme gerek kalmadan uyuyabildim. Bana iyi geliyorsun." Barış'a sıcacık gülümsedim.
"Sen de bana iyi geliyorsun. Yüzümde gerçek bir gülümseme var artık senin sayende." Barış da bana gülümsediğinde bir süre sessiz sessiz ilerledik. Odalarımızın önüne geldiğimizde durduk. "İyi geceler o zaman Barış." Ben odama girecektim Barış beni tutup durdurmuştu. Ona döndüğümde aramızda az bir mesafe vardı. "Merak ediyorum da bugün de şöyle minik bir iyi geceler öpücüğü alamaz mıyım acaba?" Kalp ritmim deli gibi atarken güldüm. "Barış birisi gelecek şimdi. Napıyorsun?" "Nisa iyi geceler öpücüğü almadan gece yatmayacağım. Hem birisi gelme..." Öksürük sesi ile birbirimizden panikle uzaklaşmıştık.
Her gün farklı bir hemşire tarafından bir şekilde basılmanın yolunu buluyorduk. "Sorun nedir acaba?" "Odaları karıştırmışız biz. Nisa'ya onu söylüyordum." "Tamam ama orası senin odan değil Barış, bunu ikimiz de biliyoruz." "Aaa demek ben karıştırdıysam..." Barış ensesine götürdüğü eliyle ve gergin halleriyle durumu bir şekilde kurtarmaya çalışıyordu. Ben de gizliden gizliden gülüyordum işte. "Özür dilerim Nisa, iyi geceler." Barış'ın odasına girmesiyle birlikte hemşirenin bakışları bana döndü. "Ee odasını karıştırmış işte. Size iyi geceler."
Ben de kendimi odaya adeta atarken kapıyı kapattığımda gülmeye başladım. Bir süre sonra daha sakin olsam da hâlâ yüzümde aptal bir gülümseme vardı. Aynadaki yansımama baktığımda gülümsedim. Pencereden dışarı bakarken huzurla bir nefes aldım. Gözlerim Barış'ın odasına kaysa da orada değildi. Ben de kendimi yatağa bırakıp uyumaya karar vermiştim. Kapı tıkladığında akşam yemeğinin geldiğini anlayıp uykumdan uyanmıştım. Yemeğimi alırken yan odanın da kapısı açılmıştı. Barış da yemeğini alırken yine göz göze gelmiştik. İkimiz de gülümserken yemeklerimizi aldığımızda bakışlarımızı ayırmıştık. "Afiyet olsun Nisa." "Sana da Barış."
Odama yeniden girerken yemeğimi soğutmadan bir an önce yemeye başlamıştım. Yemek yerken başka hiçbir şey düşünmüyordum. Hızlı hızlı yemeğimi yediğimde bitirmiştim. Daha sonra uyku için hazırlık yapmaya başladım. Geceliğimi giyerken saçlarımı da elimle düzeltmeye çalışıyordum. Kapı tıkladığında yine hemşirelerden biri olduğunu zannetmiştim. Ama kapıyı açmamla beraber etrafa bakınan Barış'ı görünce şaşırdım. "Barış?" Barış bir süre beni süzdüğünde yüzüne bir gülümseme yayılmıştı. "İyi geceler öpücüğü almadan yatmayacağım derken ciddiydim." Ben gülerken Barış da hâlâ kedi gibi bana bakıyordu.
"Ya yine birisi gelecek, bu kez ne diyeceksin acaba?" "Oyalama o zaman Nisa..." Kedi gibiydi. Kim derdi ki bu adam aşırı sinirli olduğu için burada diye... "Barış şuradan gelen hemşire değil mi?" Panikle çıkan sesime karşılık Barış gösterdiğim tarafa dönerken ben de yanağına küçük bir öpücük kondurdum. "İyi geceler o zaman Barış bey." Yüzüne bir gülümseme yayılırken bana dönüp gülümsemişti. "Teşekkür ederim Nisa hanım." Yüzünde büyük bir sırıtışla bana bakarken bir süre sonra kendini toparlayıp odasına yöneldiğinde ben de odama girmiştim.
Helloo ❤
Bence yine güzel bir bölümle geldim. Bizimkilerin hemşirelerle başı dertte bxnsnnsaj
Umarım siz de sevmişsinizdir bölümü 🖤 bol bol yorum bekliyorum ve destekleriniz için teşekkür ederim iyi ki varsınız 😘
Fazla gevezelik yapmadan bölümü size bırakıp kaçıyorum ben :)
![](https://img.wattpad.com/cover/244786417-288-k594296.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MECZUP
Fanfictionİki hasta ruh birbirinde tedavi olabilir miydi? Kim bilir belki de her şeyin ilacı bazen zaman değil, seni sevecek bir kişidir. "Bu iyiydi işte. Seninle eğleneceğiz biz bundan eminim artık." "Burada fazla kalacağımı zannetmiyorum."