Sabah uyandığımda odaya giren ışıkla beraber gülümsedim. Yeni bir gün yeni bir başlangıcı da beraberinde getiriyordu ve böyle aydınlık başladığında enerjim yerinde oluyordu. Yataktan çıkarken resim çizmek için bir kaç malzeme çıkardım. Rastgele bir şeyler karalıyordum işte. Kâğıtta belirginleşen lale motifiyle gülümsedim. Aklıma direkt olarak Barış gelmişti. Ne oluyordu bilmiyorum ama günden güne ona daha da bağlanıyordum. Buradan gideceğim zaman onu bir daha göremeyecek olmam her şeyi berbat bir hâle getiriyordu.
Kahvaltım geldiğinde bu kez belki Barış'la yeniden karşılaşırız umudu ile açıyordum arttık kapımı. Bu iyi değildi... Ama kapıyı açmamla beraber onu görünce gülümsedim. Birbirimize bakıp gülümsedik ikimiz de. "Günaydın Barış." "Günaydın Nisa'cım." Hemşire bizden uzaklaşırken Barış da bana fısıldamıştı. "Kahvaltını yaptıktan sonra pencereye çık konuşalım biraz." Onu, gülümseyip onayladığımda odama girmiştim. Kahvaltımı hızlı hızlı yaptıktan sonra da aynadaki yansımama bakarak kendimi toparladım biraz. Pencereye çıktığımda ise Barış beni bekliyordu bile...
"Selam Nis." "Selam Baroska... Öğlen yemeğini bekleyemedin sanırım?" Bana gülümsediğinde ben de sıcacık gülümsedim ona. "Öğlen hastaneye gideceğim yani beraber olamayacağız." "Sorun yok değil mi?" "Yok bu dikişlerin kontrolü için..." Onu başımla onayladım. "Nasıl oldu ki o yara?" "İşte cam kırılınca... Neyse önemli bir şey değil zaten." Kaşlarımı çattım. "Nasıl önemli değil Barış ya, dikiş atmışlar. Demek ki gerçekten derin kesmişsin." Barış umursamaz gözükürken beni delirtiyordu. "Alıştım ben acımıyor artık canım..." "Öyle söyleme... Kim üzdü seni bu kadar? O ziyaretine gelip duran Aycan mı..? Ne yaptı sana..?"
Barış bakışlarını benden ayırıp gökyüzüne çevirdi. "Bugün yağmur yağmaz, baksana hava ne kadar güzel." Konuyu değiştirmeye çalışıyordu. "Konuşmak istemiyorsun, tamam. Konuşmayalım o zaman." "Seninle alakalı bir durum değil. Sadece... Öyle işte ya." Onu izlemeyi sürdürürken o ise gökyüzüne bakıyordu. Bakışlarımı ben de onunla aynı şekilde gökyüzüne çevirmiştim. "Ne zaman dönersin hastaneden, görür müyüm bugün seni yine?" Yüzüne yerleşen gülümsemeyi görünce için huzur dolmuştu yeniden. "Ne zaman dönerim bilmiyorum ama uyumadan önce seni bir yolunu bulup tekrar göreceğim kesin."
Dediğini yapar mıydı? Elbette yapardı. Ona sıcacık gülümsedim. "Bekleyeceğim o zaman gelmeni." "Bekler misin gerçekten?" Gözlerinin içinin parladığını görünce yutkundum. "Beklerim tabii. Neden beklemeyeyim ki?" Sıcacık gülümserken onun ruhuna ulaştığımı hissettim. Böyle konuşmak istemese bile bazen bir hareketi, bir cümlesi içindeki kırgın çocuğu ortaya çıkarıyordu. Bir süre sessizce gözlerimizin derinliklerinde kaybolduk ikimiz de. Derin bir nefes aldım. Buraya gelirken bunların hiçbirini düşünmezdim. Hoş nereden bilebilirdim ki hasta ruhumu tedavi etmek için geldiğim bu yerde Barış'ı bulacağımı...
"Nisa sana sormuştum ya hani seni kim üzdü bu kadar diye..." Barış'ın sesiyle düşüncelerden sıyrıldım. Belli ki cevap bekliyordu benden. "Dedim ya çok güvendiğim birisi beni hayal kırıklığına uğrattı işte." "Kimdi o, ne yaptı sana?" Derin bir nefes aldım. "Konuşmak istemiyorum. En azından aramızda böyle saçma bir mesafe varken konuşmak istemiyorum." Kendimi kötü hissedersem ona sarılmak istiyordum. Ona dokunabilmek istiyordum böyle pencereden pencereye konuşmak değil.
Barış'a baktığımda ise öfkeliydi. Belki kendine, belki bana, belki aramıza mesafe koyan kurallara... Derin nefesler alırken sakinliğini korumaya çalışıyordu. Peki ben ona bu konuda yardımdı olacak ne yapabiliyordum? Koca bir hiç... Barış yeniden bana döndüğünde sesi fısıldar gibi çıkmıştı. "Benim gitmem gerekiyor artık Nisa, yine görüşürüz." "Görüşürüz." Barış giderken derin bir nefes verdim. Yemek saati geldiği için ben de yemekhaneye gidecektim. Hem bugün ziyaret günüydü. Lale de gelecekti. Modumu düşürmeme gerek yoktu değil mi?
Yemekhaneye inerken Barış'ın yanımdaki varlığına ve gevezelik etmesine ne kadar alıştığımı fark ettim. Bu iyi değildi ama... Ondan ayrılmak zor olacaktı ki bunu hiç istemezdim. Hemşire yanıma ilerlerken bu kez onu gördüğüm için sevinmiştim. "Nisa'cım arkadaşın gelmiş görüşmek için canım." "Geliyorum hemen teşekkür ederim." "Bu arada iki dakika oturabilir miyim?" "Tabii ki?" Anlamadığımı belli eden bakışlarıma karşılık bana gülümsemişti.
"Barış ile ilgili konuşmak istiyorum biraz. Barış uzun zamandır burada çok pozitif, enerjik birisi ama senin de bildiğinden emin olduğum bir problemi var." Onu başımla onayladım. "Öfkesini kontrol edemiyor..." "Aynen öyle. Geldiği günden bu yana o kadar çok hastaneye gitti o kadar çok sakinleştirici almak zorunda kaldı ki... Sen ona iyi geliyorsun Nisa. Bunu nasıl başarıyorsun bilmiyorum ama bizim uzun zamandır tedavi için uğraşıp yapamadıklarımızı sen bir kaç günde başardın." Gülümsedim. "Ben bir şey yapmıyorum ki içimden geldiği gibi davranıyorum sadece."
"Biliyorum, Barış da öyle yapıyor. Şuan için ikiniz de birbirinize iyi geliyorsunuz. Peki ya sonra Nisa? Sen buradan gittikten sonra ne yapacaksınız? Birbirinizle bağ kurmanız çok güzel ama sonrasını da düşünmeniz gerek." "Sonrasını düşünerek bugünü kaybetmek akıllıların işi. Unuttunuz mu biz deli olanlarız." Hemşire beni başıyla onayladı. "Peki, kendi bildiğinizi okumaya devam edeceksiniz. Ama ben uyarmak istedim sizi. Daha yolun başındasınız ilerledikten sonra bir daha geri dönüşü olmayacak." "Teşekkür ederim ama ben yürüdüğüm yoldan memnunum. Ne Barış'ın yalnız kalmasına izin vereceğim ne de kendimi ondan uzak tutacağım."
"Kader yollarınızı elbet ayıracak Nisa." "O zaman da geçmişten kalan güzel bir anı oluruz birbirimize. Şimdi izninizle arkadaşımın yanına gideceğim." Hemşire beni başıyla onaylarken yemekhaneden çıkıp ziyaretçi odasına doğru ilerlemeye başlamıştım. Lale'yi gördüğümde hemen gidip sıkıca sarıldım ona. "Nasılsın Niso?" "İyiyim Lale..." Otururken sıkıntıyla bir nefes aldım. "Aslında değilim Lale ya." "Niye kuzum neyin var?" "Lale... Ben galiba yine kaptırıyorum kendimi." "Kime? Barış'a mı?" "Başka kim olacak Lale ya?" "E boşver kızım ne güzel işte. Hem geçen gün sorduğu soruya bakacak olursak karşılıksız da değilsin hani."
Gülümsesem de buruk bir gülümsemeydi bu. "Lale her gün binlerce hemşire gezinip duruyor öğlen yemekleri dışında görüşmemiz dahi yasak. Biliyorsun buradaki kimsenin özel hayatı hakkında bilgi de alamıyoruz. Öyle güçsüz hissediyorum ki kendimi. Buna engel olmak istiyorum. Ama elimden hiçbir şey gelmiyor." Lale elimi tutmuştu sıkıca. "Güzel kızım benim. Sen merak etme Barış ile bir kaderiniz varsa her şey olacağına varır zaten. Sen sadece mutlu olmana bak. Söz veriyorum hep birlikte bir yolunu bulacağız." "Gerçekten mi?" "Gerçekten. Hadi gülümse şimdi bakalım." Lale'yi dinleyip kocaman gülümsemiştim.
Merhaba 🙃
Bundan sonra nisbar karşılıklı olarak birbirlerine adım atacaklar :) Yavrularım benim pek güzeller ya kıyamam ben size aşklarım ❤
Neyse umarım sevmişsinizdir bölümü 😉
Hepinizi seviyorum ve destekleriniz için teşekkür ederim iyi ki varsınız hepiniz de 🖤
Bol yorum ve bol vote istiyorum o konuda anlaşalım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
MECZUP
Fiksi Penggemarİki hasta ruh birbirinde tedavi olabilir miydi? Kim bilir belki de her şeyin ilacı bazen zaman değil, seni sevecek bir kişidir. "Bu iyiydi işte. Seninle eğleneceğiz biz bundan eminim artık." "Burada fazla kalacağımı zannetmiyorum."