Aycan'ın yüzüne bakarken tepki vermedim bir süre. Daha doğrusu veremedim. Bu gerçek miydi yoksa o aptal kabuslardan biri miydi? Ben neyin içindeydim ki şuan? "Ne diyorsun Aycan ya?" "Diyorum ki hamileyim." "Eee?" "Nasıl eee?" "Bunu neden bana söylüyorsun?" "Nisa'cım gerizekalı mısın acaba? Bebeğimin babasını bırakman için." "Sandığından çok daha akıllıyım merak etme. Bunu Barış'a da söyleyebilirdin, tabii yalan söylemiyorsan?" Onun tepkilerini izleyip içimden binlerce kez dua ediyordum bunlar bir kabus ya da yalandan ibaret olsun diye...
Aycan gerilince rahat bir nefes aldım. "Ne merak ediyorum biliyor musun? Aylardır klinikte bu adam ve sen ziyaretine de gelmiyordun bildiğim kadarıyla. Eee? Meryem Ana falan mı zannediyorsun kendini?" "Nisa yalan söyleyecek değilim ki söylesem yakında ortaya çıkar." "Ama o zamana kadar sevgilisine inanmayan saf kız gidecek ve bizim cadımız da adamı teselli ederken aklını çelecek. Güzel plan valla sevdim." Aycan'ın gözlerine bakıp tepkisini ölçünce memnun bir şekilde gülümsedim. "Bunu bir kaç yıl önce uygulasan işe yarardı belki."
"Yalan söylemiyorum Nisa." "Tamam tek bir soru sorucam ve bilirsen Barış'a tek bir kelime bile etmeden çıkıp gidicem ikinizinde hayatından." Şuan çok büyük bir risk alıyordum ama umrumda değildi. Barış onu sevmediğini ve yakın olmadıklarını sadece isim koydukları bir ilişkileri olduğunu söylemişti. Ve bu konuda yalan söylemediğine inanıyordum. Yalansa zaten görüşmeye gerek yoktu. "Dinliyorum Nisa. İstediğini sor." "Hamile olduğunu söylüyorsun karnında şiş değil demek ki daha üç aylık bile değil. Yani Barış'ın klinikte olduğu döneme denk geliyor. Hadi bir şekilde oldu diyelim."
Aycan gergin bir şekilde bana baksa da belli etmemeye çalışıyordu. "Ee Nisa yani?" "Yanisi hamileysen Barış'la..." bir duraksadım çünkü ikisini bir ihtimalin içine koymak dahi midemi bulandırmıştı. "Sevişmiş olman gerek. Öyleyse Barış'ın vücudunu da tanıyor olman gerek." "Senin aksine evet Nisa, benimle arasında bir şeyler oldu." Güldüm tam gözlerinin içine baktım uzun uzun bir kahkaha attım. Bu kız gerçekten salaktı. Benim bu aptalca yalana inanacağımı sanıyor ve asla gerçekleri görmüyordu.
"Barış'ın tişörtünü neden giydiğimi sorgulamıştın değil mi? Genelde seviştikten sonra böyle yaparız Aycan'cım." Aycan yüzünü ekşitmişti. "Bunları bana anlatman... iğrenç Nisa." "Senin geldiğinden beri kafandaki fantazileri dökmen daha iğrenç emin ol. Her neyse soruyorum." Vücudumdan bir noktayı gösterdim. "Barış'ın tam burasında ne dövmesi var? İstersen seçenek sunayım belki sallayıp tutma şansın artar." Aycan'ın gerildiğini görünce yüzümdeki gülümseme büyümüştü. Uzun süre cevap gelmeyince gözlerinin içine baktım gözlerini kaçırmıştı.
Güldüm. "Teşekkür ederim ben cevabımı aldım. Sana hayatta başarılar." Ayağa kalktım gidiyordum ki karar değiştirip tam önünde durdum. "Bir daha aptalca yalanlarla Barış'la aramı bozmaya çalışırsan sözlerle değil başka şekilde olurum karşında." Oradan çıkarken oldukça sinirlenmiştim. Sevgi abla ne olduğunu sorsa da onu geçiştirdim. Barış'ın yanına ilerledim hızlıca. "İyi geceler Sevgi abla. Sıkıntı yok gerçekten." "Emin misin, bak ben konuşayım istersen bir de?" "Eminim Sevgi Abla ben yeterince net konuştuğumu düşünüyorum. Anlamadıysa anlayacağı dilden konuşuruz."
Sevgi ablaya sıcacık gülümsediğimde o da derin bir nefes vermişti. "Peki sen öyle diyorsan madem." Sevgi ablaya sarıldıktan sonra Barış'ın odasına dönmüştüm. Yatakta uzanmış öylece tavanı izliyordu. Derin bir nefes alıp sırtım kapıya dayalı bir şekilde onu izledim ve içimden binlerce kez şükrettim. Beni asla yanıltmadığı için. "Ne yapıyorsun acaba?" "Dertleşiyorum." Güldüm. "Kendi kendine mi?" "Hayır. Gelsene..." Yanına ilerledim hızlıca. Yanına uzandığımda elini tuttum. "Kendi bulutunu yarat oyunu bu."
"Hmm, nasıl bir oyunmuş bu?" "İçinden kurtulmak istediğin bir şeyi düşünüp onu zihninde bir buluta hapsediyorsun." "Sonra peki?" "Sonra onu gökyüzüne yolluyorsun. Bulutlar senin sırrını saklıyorlar ve yağan ilk yağmurda sen o sıkıntılardan kurtulmuş oluyorsun." Barış'a döndüğümde sıkıntıyla bir nefes verdim. "Benimle de paylaşabilirsin dertlerini." "O kadar çoklar ki..." Yanağına büyük bir öpücük kondurdum. "Bir ömür var önümüzde yetmez mi?" "Bir ömür mutlu olmak için tertemiz duruyor önümüzde Nisa'm. Dertler yok gülmek var sadece." Ona bakıp derin bir iç çektim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
MECZUP
Fiksi Penggemarİki hasta ruh birbirinde tedavi olabilir miydi? Kim bilir belki de her şeyin ilacı bazen zaman değil, seni sevecek bir kişidir. "Bu iyiydi işte. Seninle eğleneceğiz biz bundan eminim artık." "Burada fazla kalacağımı zannetmiyorum."