Barış'la saatlerce dans edip bir şeyler yedik. Hatta cafedeki büyük ekrandan film izledik. Sabaha kadar gayet normal bir hayatın içindeydik. Gerçi hiçbir zaman bir cafede sabaha kadar bunları yapmamıştım ama. Klinikten uzakta olunca her şey normalmiş gibi hissediyordum. İzlediğimiz filmde bitince Barış'a bakıp gülümsedim. "Uykum geldi benim Baroska." Barış'ın yanağıma kondurduğu kocaman bir öpücükle gülümsedim. "Kliniğe gidene kadar sabretmen gerek kediciğim." Dudağına uzunca bir öpücük kondurduktan sonra başımı Barış'ın göğsüne yasladım. O da beni sıkıca sardığında cafenin kapısına tıklanmıştı.
"Yusuf geldi." "Ya ortalığı toparlasaydık keşke." "Hallederiz birtanem sorun değil." Barış kalkıp gittiğinde kapıyı da açmıştı. Onkar gelmeden saçımı başımı toparlamıştım hemen. Yusuf geldiğinde kocaman gülümsedim. O da aynı şekilde karşılık vermişti. Biraz da onunla oturup sohbet etmiştik. Şimdi ise beraber bir şeyler içiyorduk. "Sana da bir sürü iş çıkardık kusura bakma ya. Şimdi biz klinikte olunca yanımızda para yoktu tabii." "Nisa'cım emin ol o konulara girersek borçlu çıkan her türlü ben oluyorum." "Saçmalama Yusuf ya ne borcu sanki?" Barış'ın yanağına bir öpücük kondurduğum da gülümsemişti.
"Yalan mı sanki?" "Kardeşim o çeneni biraz kapatsan mı acaba sen?" "Ne saklıyorsun acaba sen benden Baroska?" "Önemli bir şey değil." Barış'ı süzdüm uzunca yüzündeki ifadeye bakarsak gerçekten önemli bir şey değildi. Yusuf'a baktığımda o da gülüyordu. "Bu cafe mesela benim değil Barış'ın." Barış Yusuf'a ters bakışlar atarken Barış'a döndüm. "Bana niye bahsetmedin hiç?" "Konusu açılmamıştır." Barış'ın yanağına bir öpücük kondurduğumda ikimiz de gülümsemiştik. Çok tatlı bir kedi gibi gözüküyordu. Yaklaşıp bir öpücük daha bıraktım. Yüzündeki gülümseme büyürken beni kolunun altına almıştı.
"Barış öyledir Nisa ya. Para konularından hoşlanmıyor. Ondaki paranın yarısı ben de olsa var ya..." "Yusuf sus artık." "Başka neyin var ki Baroska?" Barış bana baktığında gülümsedi. "Alın teri değil ya miras. Yani kendim yapmadığım bir şeyi konuşmayı sevmiyorum." "Yalancı kendi yaptıklarını da konuşmayı sevmiyorsun." Yusuf sayesinde Barış'la ilgili bir şeyler daha öğreniyordum. "Bu seninkinin miras dediğine bakma bu çalışmaya başladığında ben daha tek başıma ekmek alamıyordum." Barış'a baktığımda aslında onun herkesin bileceği özelliklerini bilmediğini fark ettim. "Ben bilmeden Türkiye'nin sayılı zenginlerinden biriyle mi evleniyorum acaba?"
Barış'ın yanakları kızarırken güldüm. Onu utangaçken de çok seviyordum. "Yusuf abartıyor işte ya." Yusuf Barış'a dil çıkarırken güldüm. "Kardeşim kaç taneydi senin arabalar? Beş? Altı?" Barış iyice kızarırken onun bu hallerine güldüm. O da içecek bahanesiyle uzaklaşmıştı. "Ciddi değilsin değil mi şuan?" "Ciddiyim sen bakma bunun böyle olduğuna. Miras falan diyor da kendi çabası büyük aslında. Basketçiydi bu sonra öfke sorunu büyüyünce dövüşlere başlamıştı. Ya sayamadığım bin tane şey yaptı." "Bana hiç bahsetmedi bunlardan." "O kimseye bir şey anlatmaz ki."
"Yani ailesini falan biliyorum ama..." Yusuf beni alkışlarken sorgular gibi baktım onu. "Ailesini anlattıysa bitmiştir. Bu adam sana yanmış Nisa'cım hayırlı olsun." "Öyle mi dersin?" "Yani bakışlardan da belli oluyor zaten." "Onu çok seviyorum ben." Yusuf bana gülümserken ben de gülümsedim. "Siz ne kadar oldun tanışalı?" "Söylerim ama inanmazsın." "Niye kız?" "Yani on beşi yeni bitirdik." Yusuf gözlerini büyütüp bana bakarken güldüm. "Ciddi misiniz siz? On beş günde evlenme kararı alan bir ayın sonunda ilk çocuğun haberini de verir." "Ya ne demezsin? Barış çocuk istiyor ya sanki." Gözlerimi devirdiğimde Yusuf gülmüştü. "Ha Barış istese sen tamamsın yani? Barış'ı ikna ederiz biz de."
Yusuf bana göz kırptığında gözümü büyütüp omzuna vurdum bir tane. "Boş boş konuşma." Yanaklarım kızarırken Barış da gelmişti. "Yine ne dedin acaba benim güzelime de kızarıp kaldı böyle?" Barış dudağıma uzunca bir öpücük kondurduğunda aynısını ben de yaptım. Sanki bir an için nerede olduğumuzu unutmuştuk. Dudaklarımız yeniden bir araya gelirken Yusuf'un öksürükleriyle dünyaya geri dönmüştük. Dudaklarımız birbirinden ayrılırken ben kıpkırmızı kalmıştım tabii utançtan. Başımı Barış'ın göğsüne gömdüm saklanmak ister gibi... O da beni sıkıca sarmıştı. "Valla yeğen istiyorum demiştim ama bana gerek kalmayacak galiba."
![](https://img.wattpad.com/cover/244786417-288-k594296.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MECZUP
Fanfictionİki hasta ruh birbirinde tedavi olabilir miydi? Kim bilir belki de her şeyin ilacı bazen zaman değil, seni sevecek bir kişidir. "Bu iyiydi işte. Seninle eğleneceğiz biz bundan eminim artık." "Burada fazla kalacağımı zannetmiyorum."