Hastaneden çıkarken içim buruk bir şekilde hâlâ olanları anlamaya çalışıyordum. O kadar gerçek olan şeyler bir hayalden ibaret olamazdı değil mi? Arabaya binip kliniğe dönerken Sevgi abla elimi tutup bana tebessüm ederken buruk bir şekilde karşılık vermiştim. "Daha iyi misin Nisa'cım?" "Değilim..." Başımı iki yana sallarken içimde deli gibi Barış'a sarılma isteği vardı. "Seni bu yüzden ilaçlardan uzak tutmak istiyoruz işte Nisa'cım." "Yeniden ilaç içecek olursam aynı rüyaları tekrar görür müyüm?" "Muhtemelen evet Nisa. Ve biz bunun olmasını istemeyiz." Başımla reddettim onu.
"Belki de rüyalarım gerçeklerimden daha güzeldi." "Hiç sanmıyorum Nisa'cım. Ağlıyordun çünkü... Kriz geçirdiğinde hepimiz nasıl korktuk biliyor musun? Özellikle Barış. Nasıl korktu tahmi..." "Barış? Gerçekten o... Biz... Yok ben eminim gerçekten kafayı yedim ben." Barış'ın ismini duymamla içim onun gerçekten var olduğunun bilinciyle ısınsa da kafam iyice karışmıştı. "Sevgi abla ben ne zaman fenalaştım? Hiçbir şey hatırlamıyorum..." "Dün gece. Barış'ın dediğine göre siz uyurken gece uyanmışsın o da çok korkmuştu eminim ki sabaha kadar uyuyamamıştır." Derin bir nefes aldım.
Evet bir rüya görmüştüm ama rüya olmasını istemedigim her kısım gerçekti. Derin bir nefes daha aldım. Yüzüme bir gülümseme yayılırken içimde oluşan rahatlama ile yeniden yaşadığımı hissediyordum. Barış kim bilir nasıl korkmuştu. "Barış'ı görmeme izin verirler mi?" "Kuralları biliyorsun kimse de böyle bir riske girmez. Ama bir iki gün daha sizin katın sorumlusu ben olduğum için şanslısın bence." Sevgi ablaya sarılırken yanağına bir öpücük kondurdum. "Teşekkür ederim, teşekkür ederim, teşekkür ederim. Binlerce kez teşekkür ederim."
Kliniğe geldiğimizde içeri girmemle beraber Sevgi ablaya baktım. Ondan da onay alır almaz Barış'ın odasına koştum hemen. Ama odasına gidemeden kolidorda hızlı adımlarla bana geliyor olduğunu görünce kalbim heyecanla küt küt atmaya başlamıştı. Barış'la karşılaştığımız an dudaklarımız birleşirken onu hissedebiliyor olduğum için daha önce hiç bu kadar mutlu olmamıştım sanırım. Dudaklarımız ayrılırken derin nefesler alıyordum. Ellerim sakallarının arasında dolanırken gülümsedim. "Seni hissedebiliyorum, gerçekten benimlesin." "Seninleyim tabii ki Nisa'm. Nereye gidebilirim ki senden başka?"
Nefeslerini tenimde hissederken gülümsedim. "Hiçbir yere gidemezsin artık. Bırakmam seni." Dudaklarına uzunca bir öpücük kondurduğumda Barış da yüzümü okşamaya başlamıştı. "Çok korktum Nisa..." "Özür dilerim, bu korkuyu sana yaşatmamalıydım." "Sen iyisin ya o bana yeter. Üzme kendini. Bir an önce toparlamaya bak." Dudaklarına yeniden bir öpücük kondurdum. Kokusunu derin derin içime çektim. Boynuna da minik bir öpücük kondurdum. Sonra daha uzun bir tane daha... Ve bir tane daha... "Berbat bir kabus gördüm Barış. Sen yoktun olmamıştın hiç. O kadar korktum ki..." Barış yanaklarımı okşarken göz göze geldik.
"Seni bulmak için ben yoktan da var olurdum." Barış'a sıkıca sarıldığımda ağlamaya başladım. Çok korkmuştum. Hâlâ da çok korkuyordum. "Barış ben deliriyorum." Barış saçlarımı okşarken bir yandan da öpücükler bırakıyordu. "Hepsi geçecek Nisa, sana bunu yaşatan her sebeple savaşmaya hazırım ben. Eskisinden daha iyi hissetmen için her şeyi yaparım." Barış'ın kokusunu içime çektim bol bol. "Barış... Bugün kendimi toparlayabilmem için bana fırsat verir misin? Kafam o kadar allak bullak oldu ki biraz yalnız kalıp toparlamaya ihtiyacım var." Barış'tan uzaklaşırken onun kolları bedenimi sarmıştı. Aramızdaki mesafe epey azdı. Benim ellerim onun sakallarını okşarken gözlerini kapatıp gülümsedi.
"Sen iyiysen hiçbir şeyin önemi yok. Zaman mı istiyorsun veririm, beni mi istiyorsun gelirim Nisa. Yeter ki sen mutlu ol, iyi ol." "Seni seviyorum." "Ben de çok seviyorum. Hep yanındayım, saat fark etmeden ihtiyaç duyduğun her an seni bekliyor olacağım." "Hiç gitme benden hiç..." Barış kokumu derin derin içine çekerken fısıldadı. "Senden gidemem. İstesen de gidemem." Dudağına bir öpücük bırakırken derin derin içime çektim kokusunu. Sonra ondan uzaklaştım. Ben giderken arkamdan bakamıyordu bile. Bir kaç adım ilerledikten sonra tekrar ona dönüp dudağına minik bir öpücük kondurduğumda gülümsedi.
"En kısa zamanda toparlayacağım Barış, söz veriyorum." Barış gözlerini açıp bana baktı uzun uzun... Derin bir iç çektiğinde yutkundum. "Toparlamana senden daha çok ihtiyacım var belki de." Gözlerim dolarken uzaklaştım oradan. Hızlı adımlarla Sevgi ablayla daha önce konuştuğumuz gibi konuşmak için onun odasına ilerlemeye başlamıştım. Tüm bu saçmalıklar dengemi alt üst ederken dengemi kaybedip yere hafifçe düştüğümde bozulan sinirlerimle birlikte oraya çöküp ağlamaya başladım. Barış'ın da berbat bir hâlde olduğundan habersizdim. Onun da bana yardım edemediği için kendine verdiği zararlardan dün geceden beri tek bir lokma yemediğinden habersizdim. Ama sanki her şeyi biliyormuş gibi ikimiz için de ağlıyordum.
Barış'ın da kapısını kilitleyip deli gibi ağladığının farkındaydım sanki. Beni bu hâle getiren herkesten nefret ediyordum. Peki ya Barış? O da nefret ediyor muydu onu bu hâle getiren herkesten? Onu yalnız bıraktığımı zannettiği günlerde benimle görüşmeyi reddederken de nefret edecek miydi? Peki ya biz bunlarca savaştan sonra hâlâ sağ kalmayı başarabilir miydik? Yeniden bir umut yeşerir miydi içimizde? Litrelerce gözyaşı dökmemiz gerekse bile...
Gelecekten Kesit (İlahi Bakış Açısı) ||
Nisa epey gergindi. Barış'ı bekliyordu. Geleceğine dair en ufak bir umudu bile yoktu artık. Taa ki kapıda o uzun boyuyla belirene kadar... Gözleri dolarken yerinden kalktı. Barış ise sevdiği kadının yanına ilerlerken ona olan tüm öfkesi buhar olup gitmişti sanki... Yan yana geldiklerinde ikisi de konuşamadı. Barış kırgındı Nisa daha da kırmaktan korkuyordu. "Barış..." Kadının fısıldar gibi çıkan sesi adam da bir tokat etkisi yaratırken gözlerini kapattı acıyla. "Herkes gibi gitmem demiştin Nisa." "Gitmedim. Söz verdiğim gibi Barış, senden gitmedim ben." İkisi de birbirinin gözlerine dolu gözleriyle bakarken yutkunamamışlardı...
"Gördüğün bir kabus vardı hatırlıyor musun? Hiç var olmadığımı sanmıştın hani... Keşke gerçek olan o olsaydı Nisa." "Deme öyle. Her şeyin açıklaması var. Gelemediğim her saniyenin açıklaması var Barış, yemin ederim... Yeter ki dinle beni." Adam kadına özlemle bakarken kalbi ona inanıyordu her bir zerresiyle. "Bir ay Nisa... Öyle özledim ki seni. Unuttun sandım, herkes gibi beni bıraktın sandım." "Buradaki tedavin benim için uzadı Barış biliyorum... Neden sakladın benden?" "Sen kendini sorumlu tutma diye..." İkisi de birbirine bakarken adam daha fazla dayanamayıp sandalyeye oturduğunda ağlamaya başlamıştı. Nisa anlam vermeye çalışırken karşısındaki yerini alıp sıkıca tutmuştu Barış'ın elini.
Selam 😌
Sizi yeterince meraklandırdım bence :) daha fazla bekletmeyeyim dedim 😁 bu bölüm son kısa bölümümüzdü. Bundan sonra iki katı uzunlukta olacak bölümler ❤
Destekleriniz için çok teşekkür ederim iyi ki varsınız hepinizi çok seviyorum ve bol vote bol yorum bekliyorum 💙
Yorumlarda görüşmek üzere. Varsa hala kafanızda bir karışıklık yazın giderelim 🤗
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MECZUP
Fiksi Penggemarİki hasta ruh birbirinde tedavi olabilir miydi? Kim bilir belki de her şeyin ilacı bazen zaman değil, seni sevecek bir kişidir. "Bu iyiydi işte. Seninle eğleneceğiz biz bundan eminim artık." "Burada fazla kalacağımı zannetmiyorum."