26.Bölüm

1K 94 235
                                    

Sabah kahvaltı yapmak istememiştim. Şimdi ise öğlen yemeği için yemekhaneye  ilerliyordum. Arkamdan dünki kızın sesini duyunca sıkıntıyla bir nefes verdim. "Huysuz beni de bekle!" Ona döndüm. "Ben huysuz değilim bir kere." "Yoo bence çok huysuzsun." "Belki sen öylesindir." "Belki. Eee hangi masada oturuyorsun?" "Hiçbirinde." "Ayakta dururuz o zaman." "Ah peki gel başımın belası. Yanlız şuraya oturma orası benim için çok kıymetli." Nisa'nın yerini gösterdiğimde beni onaylamıştı. Oraya bakıp burukça gülümsedim. Keşke burada olsaydı. "Kimdi ki o? Sevgilin mi?" Cevap vermedim. Nisa öyle herkesle konuşmayacağım kadar özeldi.

"Bu yemeği seviyor musun?" "Yani yemek işte." Kendi yemeğini tabağıma boşaltırken onu süzüyordum. "Ne yapıyorsun acaba?" "E sen yiyormuşsun ben öğlen yemek yemem ki. Hem kahvaltı da yapmadın olmaz öyle." "Saol. Çok düşüncelisin de niye geldin o zaman buraya." "Seninle konuşuruz diye." "Bana niye takıldın ki bu kadar sen?" "Burada normal insan bulmak çok zor. Onların içinde de en çok ilgimi çeken sensin. Kedime benziyorsun." "Kedine benziyorum?" "Evet. Onun da gözleri seninkiler gibiydi. Saçların da onun tüylerinin rengine benziyor."

"Tamam bu boylarda bir adamı kediye nasıl benzettiğini sorgulamıyorum. Ama hani kediye benzeyen biriyle konuşmak yerine evinde kedinle konuşsan daha iyi olmaz mı?" "Aa kedim öldü ama benim. Çok oldu. Bak o konuda benzemiyorsunuz. Keşke benzeseniz... Yani o da yaşasa sen de ölsen değil... Saçmaladım değil mi?" "Yani kafamı karıştırdın. Beni öldürmek istemiyorsun değil mi?" "Hayır sen benim tek arkadaşımsın." "Ha arkadaş olduk yani?" "Evet? Olmadık mı? Yemeğimi bile paylaştım seninle." "Adımı bile bilmiyorsun." "Barış. Duydum hemşireden. Bak biliyorum işte."

Ben düşüncelere dalmışken kaşığımı aldı elimden. "Ne yapıyorsun?" "Sen yemediğin için ben yediriyorum." "Tamam ben kendim yiyebilirim." Beni dinleyip bırakırken oflamıştı. "Ben çok sıkıldım." "Adın ne senin?" "Çağla." "Memnun oldum. Sana geçen gün biraz ters davrandım ama senin kaldığın oda çok değer verdiğim birine aitti." "Yaa kıyamam sana. Başka oda yokmuş ama yoksa geçerdim." "Ya elbette birisi gelecekti de biraz hızlı oldu." "Yine de huysuzsun." "Sinirlerimi çok bozuyorsun ama benim." "Bence senin sinirlerin fazla hassas. Huysuz." "Sen de sinir bozucusun. Sağlam insanı delirtirsin." "Neyse ki senin öyle dertlerin yok Barış." "Saol ya."

Nisa'nın Ağzından ||

Öğlen uyanmıştım. Lale yiyecek bir şeyler hazırlamaya başlamıştı çoktan. Bugün Barış'la ayrı geçen 3. günümüzdü. Onu çok özlemiştim şimdiden. Bugün Lale ile birlikte Berkan'ın yanına gidecektik. Lale tabii yine söyleniyordu. "Barış bey seviyor diye çeşit çeşit yemekler öğrenen Nisa hanıma da bir bakın bizim için iki çatal koyamıyor sofraya." "Barış değilseniz köleliğe devam." "Pardon?" Lale bana ters bakışlar atarken yerimden kalktım. "Şaka yaptım valla. Bak çatal koydum işte." "Nisa seni hiç özlememişim şuan fark ettim." "Sen özlemek dedin de ben Barış'ı özledim ya."

"Ne yapıyordur acaba? Umarım o da toparlamıştır benim gibi. Arasam mı? Konuşmamıza izin verirler mi?" "Nisa Sevgi abla zor durumda kalıyor sen böyle yaptıkça... Hem bak dört gününüz kaldı." "Beş..." "Bugünün yarısı bitti bile ama?" "Kliniğin oraya gitsek cama çıkardı belki." Lale gür bir kahkaha atarken ona baktım. "Nisa bir de taş falan atalım camına. İster misin?" "Lale sen iyi değilsin kliniğe kapatalım biz seni. Hem ben de seni ziyaret etme bahanesiyle Barış'ı görürüm belki." "Ay Allah'ım, kızı ilaç bağımlısı gönderip Barış bağımlısı olarak aldık iyi mi?"

"Ama Lale onu orada görsen minik bir kedi gibi. Çok şeker bir şey. Oyy bebeğim özledim onu." "Nisa şuan bir soğudum senden." Lale yemekleri getirirken büyük bir iştahla yemeye başlamıştım. "Bakma öyle Lale çok acıktım ben. Alışmışım erkenden kahvaltı yapmaya tabii." Karnım doyarken derin düşüncelere dalmıştım yeniden. "Lale beni unutmaz değil mi?" "Alzaymır olsa unutmaz o adam seni. Sana niye evimde kal dedi Nisa? Çünkü hayatına seni dahil etmek istiyor." "Benim yüzümden hâlâ orada." "O ne demek?" "Biz kavga ettik o gün kriz geçirdi. O yüzden uzamış."

MECZUPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin