Gülümseyerek kapıyı kapattım. Koltuğa oturup battaniyeyi üzerime çektim ce sweatshirtündeki kokusunu alabilmek için başımı eğdim. Onun parfümüyle daha önce hiçbir yerde karşılaşmadığımdan emindim. Aslında sigara kokusu bile onun parfümüyle karıştığında çok hoş bir hal almıştı.
Aradan nerdeyse bir hafta geçti ama Rüzgarla tek bir kelime bile konuşamadık. Hem de hiç. Sınav haftası beklediğimden çok daha yoğun geçti. Bu yüzden birbirimizle konuşmak yerine gizli saklı kaçamak bakışlar atarak haftayı bitirdik.
Konuşmadığımız içinde bolca ders çalıştım. Ama artık sorulardan bunalıp test kitaplarından başımı kaldırdığım zamanlarda hep bakışlarıyla karşılaştım. Ve gözlerini kaçıran hep ben oldum. Bakışları o kadar yoğun ve ağırdı ki altında ezildiğimi hissediyordum.
Bu bir hafta içinde çok da değişik bir şey olmadı. Ama benim için çok önemli bir gelişme oldu. Öğrenci değişimi başvurum kabul edilmişti ve sınav hemen cumartesi günü yapılacaktı. Gerçi kabul Mail’im bana çok daha önceden gelmişti ama bu aralar maillerime bakamıyordum.
Bu yüzden cumartesi anneme arkadaşlarımda kalacağımı söyleyecek param olmadığı için otobüsle istanbula gidecek sınavıma girecek ve ertesi günde hemen geri dönecektim. Gerisi içinse dua edecektim.
Bu yüzden bu bir hafta boyunca sadece okulun sınavlarına değil. İngilizce dil yeterlilik sınavını verebilmek için aynı zamanda oldukça fazla grammar çalıştım. Ve bu sene ilk kez sınavın bir bölümünün genel kültürden olacağını öğrendim. Bu yüzden ona da biraz baktım.
Sonunda hafta bittiğinde ve perşembe son sınavımızı verdiğimizde sınıfta oturmuş milletin sorular hakkında tartışmasını izliyordum. Yanımdaki kız, arkadaşının yanına geçince Rüzgar yerinden kalkıp bana doğru geldi.
Bir hafta içinde duymadığım sesi bile sanki ilk kez duyduğum zamanki gibi heyecan verici geliyordu. Zil çaldığı sırada yanımdaki sandalyeye oturmuştu.
- Bütün hafta o test kitaplardından başını kaldırmadın.
Gülerek ona döndüm. Bu sırada Fizik öğretmenimiz çoktan içeri girmişti. Yerinde oturup sınav kağıtlarımızı çantasından çıkardı ve ilk numaradan başlayarak notları okumaya başladı.
- Keşke bende senin için aynı şeyi söyleyebilseydim.
- Benim notlarım için bu kadar endişelenmene gerek yok.
Gözlerimi devirip fısıldadım.
- Notların için endişelendiğim falan yok.
- Öyle mi?
- Öyle.
Bana doğru biraz daha eğilip fısıldadığında kokusundan tenefüste sigara içtiğini anlayabiliyordum.
- Ne yani fizikten düşük alacağımdan ve özel hocam olarak seni seçeceğimden korkmuyor musun?
Tek kaşını kaldırıp bilmiş bilmiş sırıtırken şaşkın bakışlarımı üzerine diktim. Bunu nerden öğrenmişti. Okulda benden başka konuştuğu biri yoktu yani ona kim söylemişti ki.. lanet olsun onu onca çalıştırmam boşa gidecekti.
Notları umursadığını sanmıyordum. Muhtemelen dediği gibi olacaktı. Bilerek düşük not alacaktı ve ben ona fizik çalıştıracaktım. Aslında benden bile iyi yaptığını biliyordum. Hem de çalışmasına gerek olmadan.
Tam ağzımı zar zor açıp konuşacakken hoca Rüzgarın ismini okudu. Rüzgar kağıdını alıp tahtanın önünde durdu. Notuna bakınca yüzüne bir gülümseme yayılı. Kağıdı direk hocaya geri verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zakkum
Teen Fiction- Sana neden zakkum diyorlar? Yamuk sırıtışı beni kendi dünyasının dışına iterken '' fazla safsın'' der gibi haykırıyordu. - Biraz düşün belki anlarsın papatya. Gözlerimi devirip bana taktığı ve duyduğum en anlamsız lakabı inkar eder gibi...