Birbirine yapışmış kirpiklerimi biraz zorlayarak açtığımda , hastanelerin o tanıdık kokusu ciğerlerimi doldurdu. Bu kokudan küçüklüğümden beri nefret ederdim ama ilk defa , hayatımda ilk defa bu koku sanki yaz yağmurunun gerisinde bıraktığı bir koku gibi içimi ferahlatmıştı. Kollarımdan geçen kablolara dikkat ederek olduğum yerde doğruldum. Karşıma baktığımda Deniz'i gördüm. Uyuyordu. Bu gerçek olamazdı. Çığlık atıp yerimde çırpınmaya başladığımda uyanıp yanıma geldi ve " Hazal tatlım iyi misin?" dedi. Başımı sallayıp gözlerimi kapattım ve " Uzak dur benden" diye bağırdım. Derin bir nefes aldıktan sonra gözlerimi açtım. Beynim bana oyun oynuyordu.
Anneme sıkıca sarılırken " Bitanem benim! Canım." dedi. Onu bırakıp tekrar yatağıma yaslanırken omzumun acısıyla irkildim ve sanki görebilecekmişim gibi kafamı çevirdim. Annem acıklı bir şekilde gülümserken " Kurşunu çıkardılar. Ufak bir iz kalacak tabi ama merak etme. İyisin." dedi. Gözleri , kimbilir ne zamandır ağladığı için kıpkırmızı olmuştu. Suratı yorgunluktan çökmüştü. Kapı açılıp teyzem içeri girince beni uyanık gördüğüne şaşırarak yanıma geldi ve " Hazal! Hayatım." diyerek sarıldı. Ne kadar endişelendiklerini tahmin bile edemiyordum.
En son hatırladığım şey gökyüzündeki yıldızları sayarken kendimden geçişimdi. İkisine de bakarken " Ne oldu?" diye sordum. Teyzem bana bir bardak su uzattı ve " Antalya'nın biraz dışında bir köyde bulmuşlar seni. Adamların ifadesine göre ormandan çıkmışsın. O sırada da vurulmuşsun. Zor yetiştirmişler hastaneye. Dün akşamdan beri bilincin kapalıydı." dedi. Gözlerinin dolduğunu görünce elimi omzuna koyarak gülümsemeye çalıştım. Beynimde binlerce şey dolaşıyordu ama sadece bir tanesi beni kendime getirecek kadar etkiliydi. Bardağı fırlatırcasına kenara koyarken " Rüzgar.. Rüzgar nerde?!" diye sordum.
" Senin ifadeni almadan onu salmadılar."
" Rüzgar gerçekten hapiste mi?"
" Evet. Biliyor muydun?"
" Polisleri çağırın. İfademi vermek istiyorum. Hemen!"
" Hazalcım önce dinlenmelisin!"
" Anne! Rüzgar'ın yapmadığı birşey yüzünden orda bir saniye daha durmasına izin veremem."
" Hayır! Şu son bir haftadır aklımızı kaybediyorduk Hazal. Bu yüzden benim söylediğimi yapacaksın. Gecenin bu saatinde ne ifadesi! Dinlenmelisin."
" Anne!"
" Hayır dedim Hazal."
Yumruklarımı sıkarken gözlerimi kapattım. Polislere herşeyi anlatmam gerekiyordu. Artık hiçbir şeyi saklamayacaktım. Zaten sakladığım için bu hale gelmiştik. Ben en başında polislere gidip herşeyi anlatsaydım ne ben bu durumda olurdum ne de Rüzgar işlemediği bir suçun cezasını çekiyor olurdu. Teyzem saçlarımı okşarken " Biraz uyu. Dinlen." dedi. Gülümsemeye çalışırken " Haklısınız. Özür dilerim. Peki birşey isteyebilir miyim?" diye sordum. Annem , ses tonu yumuşamış bir şekilde " Tabi.." dedi.
" Biriniz bana kıyafet getirebilir mi? Madem burda kalacağım en azından kendi kıyafetlerimi giymek istiyorum."
" Tabi tatlım. Yelda sen burda kal. Ben gidip getireyim."
Teyzem başını sallarken , annem saçlarıma bir öpücük kondurup dışarı çıktı. Şimdi sıra teyzemden kurtulmaktaydı. Saçlarımı okşamaya devam ederken " İstediğin başka birşey olursa söyle hayatım." dedi. Gülümseyerek " Aslında açlıktan ölüyorum. Bana aşağıdan tost gibi birşey alabilir misin?" diye sordum.
" Tabi.. Hemen gidip alayım. Başka birşey istiyor musun?"
" Çay olabilir. Özellikle de bitki çayı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zakkum
Teen Fiction- Sana neden zakkum diyorlar? Yamuk sırıtışı beni kendi dünyasının dışına iterken '' fazla safsın'' der gibi haykırıyordu. - Biraz düşün belki anlarsın papatya. Gözlerimi devirip bana taktığı ve duyduğum en anlamsız lakabı inkar eder gibi...