Önümüzde uçsuz bucaksız denizi işaret ederken " Git denize gir. Anca o zaman ayılırsın." diye espri yaptım. Bir süre durup o karanlığa gözlerini dikti. Ayağa kalkarken gülerek " Neden olmasın." dediğinde bunu ciddiye aldığına inanamayarak kolunu tutuğ ayağa kalktım ve " Saçmalama. Ayılayım derken donarsın." dedim ama umrunda değildi. Yüzünü yüzüme yaklaştırıp sanki gözlerimde birşeyler arıyormuş gibi bana baktı ve " Bence senin de ayılman lazım." dedikten sonra beni kucağına aldı. Omzuna vururken " Saçmalama hemen indir beni. Rüzgar Şubatın sonundayız delirdin mi sen?! Yapma" diye bağırdım ama çok geç kalmıştım. Denize doğru koşup hiç tereddüt etmeden atladı.
Su dondurucu derecede soğuktu. Tenime değdiği her yer sanki bıçak saplanmış gibi acıyordu ve vücudumdaki her bir hücrenin çığlık attığını duyabiliyordum. Bir an için hareket bile edemedim. Kollarımı ve ayaklarımı hissetmiyordum. Sonunda suyun üstüne çıkabildiğimde etrafıma bakındım. Rüzgar halinden gayet memnun bir şekilde duruyordu. Sanki yazın ortasında denize giriyormuş kadar rahattı ama ben bu rahatlığı damarlarında dolaşan viski - votka karışımının onu ısıtmasına veriyordum. Beni ısıtan tek şey ise damarlarımda dolaşan kandı ve şu an onlar bile donmuş olabilirdi.
Bağırmak için ona döndüğüm sırada suyun dondurucu soğuğuna rağmen şapşal bir şekilde gülümsediğini görünce yapamadım. Sadece gülümseyerek " Delisin sen." dedim. Omuz silkerken " Galiba" diye fısıldadı.
" Çok soğuk. Rüzgar , kesin hasta olacağız."
" Ben zaten hastayım."
" Evet. Bunu görebiliyorum."
Çıkmak için kıyıya doğru yürüdüğüm sırada beni tutup geri çekti ve kollarının arasında aldı. Neden üşümediğini şimdi anlıyordum gerçekten sıcacıktı ama bu beni ısıtmaya yetmiyordu. Ondan kurtulurken gülerek " Bırak çok üşüdüm çıkıcam. Sende çık. Alkollüyke yüzmek tehlikeli." dedim ama beni dinlemiyordu. Sahile çıktığımda esen rüzgarla iliklerime kadar donmuştum. Saçlarımdaki suları sıkıp Rüzgar'ı çağırmak için arkamı döndüm ama göremedim. Bir an için kalbim tekledi ve dudaklarımın arasından cılız bir " Rüzgar" haykırışı çıktı.
Suya geri atlayıp dibe daldım ama karanlıkta hiçbir şey gözükmüyordu. Nefes almak için dışarı çıktığımda bir metre kadar ötemde bana baktığını gördüm. Yanıma yüzüp " Ne oldu?" dediğinde omzuna vurdum ve " Sen gerçekten hastasın." diye bağırdım ama bu sefer gerçekten kızmıştım. Beni sakinleştirmek istercesine sarılmaya çalışırken kollarını ittim ve " Çok salaksın Rüzgar gerçekten aptalsın Komik değildi tamam mı? Boğulduğunu sandım." diye bağırdım. Neden ağladığımı bile bilmiyordum çok sinirlenmiştim. Yüzümü tutarken yanaklarımı sildi ve " Özür dilerim. Tahmin edemedim." dedi. Sahile doğru yüzerken " Nasıl hasta ruhlu bir insan bunu yapar anlamıyorum." diye bağırdım. Dışarı çıkınca tekrar kıyafetlerimi ve saçlarımı sıkıp fazla sulardan kurtuldum ve donmak üzere olduğum için arabaya doğru koştum.
Peşimden gelip koltuğa oturdu ve arabayı çalıştırıp klimayı açtı. Bir süre ısındıktan sonra bana bakmadan " Gerçekten özür dilerim. Ne düşündüğümü bilmiyorum." dedi. Ona baktım. Gerçekten üzgün görünüyordu ve üstelemenin manası yoktu. " Önemli değil. Umarım şimdi anlıyorsundur eğer sana birşey olursa nasıl hissedeceğimi." dedim ve ellerimi klimaya doğru uzattım. Hiçbir şey söylemeyince " Bence artık gitmeliyiz" dedim ama önündeki direksiyona sanki çağ dışı bir aletmiş gibi bakıyordu. Başını arkaya yaslarken " Deniz suyunun insanı daha da sarhoş etmesi mümkün mü?" diye sorunca gülerek " Hayır." dedim ve arabadan çıkıp sürücü koltuğunun kapısını açtım. " Kenara kay. Ben kullanırım." dedim. Beceriksiz bir şekilde kenara kayarken kafasını çarptı ama acıyı hissetmiyor gibiydi. Binip arabayı çalıştırırken " Tam bir baş belasısın." diye söylendim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zakkum
Teen Fiction- Sana neden zakkum diyorlar? Yamuk sırıtışı beni kendi dünyasının dışına iterken '' fazla safsın'' der gibi haykırıyordu. - Biraz düşün belki anlarsın papatya. Gözlerimi devirip bana taktığı ve duyduğum en anlamsız lakabı inkar eder gibi...