Sor

4.7K 274 9
                                    

Kollarımı boynuna dolayıp sanki daha fazla yakınlaşabilecekmişiz gibi onu kendime çektim.Eli belimi daha sıkı tuttu. Beni kucaklayarak sıralardan birinin üzerine oturttuğunda hala kendime gelebilmiş değildim. Ben ne halt ediyordum.

-         Rüzgar.

-         Hazal.

-         Rüzgar. Okuldayız..

-         Biliyorum.

Gülerken fısıldadı.

-         Duramıyorum.

Telefonumun çalmasıyla irkildim. Rüzgar sanki daha demin neler olduğunun farkına yeni varmışcasına benden ayrıldı. Masanın üzerinden inip çantamın içinden telefonumu buldum. Melisa arıyordu. Anlam veremeyerek açtım.

-         Oha! Bu nasıl çalışmak ya?! Fizik çalıştığınıza emin misiniz? Çünkü daha çok bebek yapmaya çalışıyormuşsunuz gibi görünüyor. İyi ki aramışım. Sen göster ama elletmeyi çok yanlış anlamışsın hazal!

-         Sen..

-         Evet. Tuvalet için dersten çıkınca pencereden size bir bakayım dedim. İyi ki de demişim. Manyak mısın sen?!

-         Hayır. Hayır biliyorum.

-         Kendini topla Hazal. Burası Amerika değil. 16 -17 yaşında hamile kalan genç kızlar için tv programı yapmıyorlar.

-         Biliyorum. Tamam..

-         Ay...deli!

Telefonu suratıma kapatınca hafifce gülerek masanın üzerine koydum. Haklıydı. İyi ki de aramıştı. Rüzgara dönünce kötü göründüğünü fark ettim.

-         İyi misin?

-         Özür dilerim.

-         Ah hayır önemli değil.

-         Hazal bence bir anlaşma yapmamız lazım.

-         Ne?

Tekrar yerine oturdu ve ellerini saçlarının arasından geçirirken konuştu.

-         Pişman olacağın hiçbir şey yapmamak için.

-         Anlamıyorum.

Gözlerini gözlerime dikip kaşlarını kaldırdı ve başını sallarken konuştu.

-         Bence neyi kastettiğimi biliyorsun..

-         Evet ama bu çok saçma. Ne yani daha demin biraz kontrolü kaybettin diye bir daha bana dokunmayacak mısın?

-         Hayır. O anlamda dokunmayacağım.

Yanındaki sandalyeye oturup suratında anlamlı gelebilecek , bu anlaşmayı mantıklı kılabilecek bir şeyler aradım ama yine o mükkemmel maskesini takmıştı. Yanına oturduğumu görünce bir süre bana baktı sonra da anlaşmayı kabul ettiğimi göstermem için elini uzattı.

-         Hayır bunu istemiyorum.

-         Hazal!

-         Ne hazal?! Ben ne yapınca pişman olup olmayacağımı biliyorum.

-         Senden uzak duramayacağımı biliyorsun. Sadece bir sınır koymalıyız.

Başımı hayır anlamında sallamakta ısrar ederek ilk uzattığı ele sonra da suratına baktım. Bakışları sertliğini koruyordu. Son bir kez en sert çıkan seslerinden birini kullanıp adımı söylediğinde dayanamayarak elimi uzattım ve anlaşmayı kabul ettim..

ZakkumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin