Beklemekten ayaklarım ağrımıştı. Bir uçak ne kadar rötar yapabilirdi ki? Saatime bakıp kafamı geri kaldırdığımda kapıdan içeri giren insan kalabalığını gördüm. Sıcak bir gülümseme yüzümü kaplarken insanların arasında onu ayırt etmeye çalıştım. O kadar uzun zamandır görmemiştim ki tanıyabileceğimden bile emin değildim. Bu bir yalandı tabiki de. Nerde görsem tanırdım. Tanıdım da..
Mavi valizini arkasından değersiz bir yükmüşcesine sürüklerken şaşkın bakışlarla etrafına baktığını görebiliyordum. Bakışlarımız buluşunca ikimizde gülümseyerek birbirimize doğru koştuk. Valizini bir kenara atıp üzerime atladığında yılların verdiği özlemle sıkı sıkı sarıldım. Ne kadar da büyümüştü..
" Poyraz! İnanamıyorum ne kadar da büyümüşsün."
" Ee tabi hiç gelip görmezsen sonunda karşında böyle kocaman bir adam bulursun."
" Kim kocaman adam.. Sen mi? Hala benim küçük kardeşimsin!"
" Yuh ama artık 21 yaşına geldim."
" Annemler nerde?"
" Geliyorlar. Teyzem bavullarını bulamadı."
" Bavullarını.. Bakalım başımıza daha neler gelecek."
" Sen daha bekle. Bir de yanımızda ufak bir süpriz var."
" Ne?"
" Görürsün."
Bakışlarımı yeniden kapıya diktiğimde çıkan kişiye inanamadım. Birkaç gün sonra gelmesini bekliyordum. Koskoca havaalanında insanlara aldırmadan " Melisa!" diye bağırarak ona doğru koştum. Sıkıca sarıldığımda kollarımın arasında ufacık kaldığını gördüm. Çok zayıflamış minicik kalmıştı. Yanaklarımı sıkarken " Benim güzel gelinim nasılmış?" diye sordu. Gözlerimi devirirken " İyi sayılır. Biraz heyecanlı." dedim. Arkasından annemin ve teyzemin içeri girdiğini ve teyzemin arkasından sürüklediği birkaç bavulu görünce önce şaşırdım sonra da onlara doğru yürüyüp ikisine de sıkıca sarıldım. Gerçekten çok uzun zamandır hiçbirini görememiştim. Annemin kokusunu , teyzemin deli deli konuşmasını bile özlemiştim.
Teyzem önüme gelen saçları çekip beni baştan aşağıya süzerken " Ya yıllar yaramış. Daha da güzelleşmişsin. Ay bir de büyümüş evleniyor ya!" diye konuşmaya başladı. Düğüne kadar hatta düğünden sonra da bu konuşmaların binlerce katını duyacağımı biliyordum. Kendimi buna alıştırsam iyi olurdu.
Hep beraber ve teyzemin bavullarını da zar zor alıp havaalanından çıktığımızda taksi bulmamız kolay oldu. Bu bir ilk olsa gerekti çünkü New York'ta yaşadığım onca yıl içinde bir taksi bulmam en azından 20 dakikamı almıştı. Taksiye yerleştiğimizde bunu hoş karşılamayacaklarını bilsem de " Siz otele gitmeden önce beni butiğe bırakmanız gerekecek." dedim. Annem yüzünü buruştururken " Neden? Gelinlikle ilgili bir sorun mu var?" diye sordu.
" Hayır. Aksine , bitirmişler. Gidip almam lazım."
" Biz de gelelim. Hem görmüş oluruz."
" Hayır hanımlar ve Poyraz.. Siz otele gidin. O kadar saat yol geldiniz , dinlenirsiniz. Hem düğüne iki gün var zaten. Göreceksiniz!"
Teyzem gözlerini devirip bana bakarken " Tatlım normalde damatın gelini gelinlikle görmesi uğursuzluktur. Ailesinin değil." dedi. Taksiciye adresi söylemeyi bitirip ona döndüm ve " Ne kadar sabırsız ve inatçı olduğunuzu bile unutmuşum. Gidin otele dinlenin işte." dedim. New York'a ilk defa gelen her insan gibi camdan dışarıya hayran hayran bakarken " Pekala öyle olsun." diyerek kestirip attı. Melisa'nın benimle gelmek için direteceğini sanmıştım ama gözlerini bile zor açık tutuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zakkum
Teen Fiction- Sana neden zakkum diyorlar? Yamuk sırıtışı beni kendi dünyasının dışına iterken '' fazla safsın'' der gibi haykırıyordu. - Biraz düşün belki anlarsın papatya. Gözlerimi devirip bana taktığı ve duyduğum en anlamsız lakabı inkar eder gibi...