Mezuniyet

1.7K 100 16
                                    


20 Haziran 2017

Çok klişe olacak ama şu anda hissettiklerimi bu kadar iyi yansıtacak başka bir cümle bulamıyorum bu yüzden yine de söyleyeceğim.

Bugün bundan sonraki hayatımın ilk günüydü. Sınav bitmişti. Bütün bir yıl kafayı yememe sebep olan , gözümü korkutan , beni endişelerimin içerisinde boğan sınavların hepsi bitmişti. Şimdi tek yapmam gereken sonucumu beklemek ve sonra da önümüzde ki sonbaharda yepyeni bir hayata başlamaktı.

Ve herşeyin daha iyi olmasını sağlayan şeyde sınavım harika geçmişti. Sadece benim de değil. Rüzgar'ın ki de öyle. Şimdi tüm o endişelerin yerini tatlı bir heyecan almıştı. Yatıp kalkıp , üniversiteye başladığımız zaman hayatımızın nasıl olacağını hayal ediyordum. Tek düşünebildiğim bu olmuştu. Farklı bir şehirde , farklı bir zamanda yine Rüzgar'la olmak.. Buradan uzaklaşmak iyi gelecekti ama özleyeceğimi biliyordum. Fazla yaşanmışlık , fazla anılar vardı ve sıra bu anılara bir tane daha eklemeye gelmişti. Mezuniyet.

Okulun kendi yaptığı mezuniyetin dışında okul aile birliği bizim tüm bu sıkı çalışmamızı ödüllendirmek için ayrıca para toplamış ve bize bir mezuniyet düzenlemeye karar vermişti. İşin komik kısmıda bu mezuniyetin Hasan Cander'in otelinde gerçekleşecek olmasıydı. Aylar önce Deniz'in bu otelde tutuklanmasından sonra bir daha oraya gideceğimi düşünmemiştim. Oraya gitmeye can atmıyordum ama yine de bu benim , bizim mezuniyetimizdi ve bunu kaçıracak değildim.

Saat 14.00'ı geçerken evden çıkıp Rüzgar'ların evine doğru yürümeye başladım. Kıyafetim hazır sayılırdı. Teyzem hala daha abartılı birşeyler giymem için beni zorluyordu ama düğüne değil mezuniyete gidiyordum ve fazla abartmak istemiyordum bu yüzden kıyafet seçimini kendim yapmıştım. Tabi makyajımı ve saçımı yapmak için günlerce peşimde dolaşmış ve hayır'ı cevap olarak kabul etmemişti. Tek dileğim beni mezuniyetime Bülen Erson saçı ve makyajıyla göndermemesiydi ama özellikle sade birşeyler istediğimi belirtmiştim. Umarım isteklerime uyardı.

Siteden içeri girip evlerine doğru yürüdüm. Kapının aralık olduğunu gördüğümde yüzümde sabitlenmiş olan o büyük gülümseme soldu. İçeri girdim. Bir terslik vardı , birşeyler olmuştu. Etraf darmadağındı. Kağıtlar , eşyalar yerlere atılmış , parçalanmıştı. Yukardan gelen ayak seslerini duyduğumda merdivenlere yöneldim ve sesim titrerken " Rüzgar." diye fısıldadım. Hiç kimse cevap vermedi.

Merdivenlerin sonuna geldiğimde Rüzgar koridorda boylu boyunca yatıyordu. Altındaki halı kanla kaplanmıştı. Sağ gözü morarmış ve dudağıda patlamıştı. Yanına koşup yere eğilirken " Rüzgar ne oldu?!" dedim. Zar zor kendine gelirken gözleri dehşetle doldu ve " Hazal senin burda ne işin var?! Git burdan." diye bağırdı. Telefonumu çıkarırken " Polisi arıyorum." dedim ama başını yavaşca hayır anlamında salladı.

Koridorun sonundaki odadan ayak sesleri gelirken eğildiğim yerden kalkıp kapıya doğru yürüdüm. Rüzgar uzanıp bileğimi tutmaya çalışırken " Hayır! Dur." dedi ama çok geçti. Kapı aniden açılıp bir adam yumruğunu suratıma indirdiğinde yere yığıldım. Telefonum bir kenara fırlarken başımı duvara çarparak olduğum yerde kaldım ve adamlara baktım.

Telefonuma uzanmak için bir hamle yaptığımda adam telefonu tekmeleyerek merdivenlerden aşağıya attı ve diğeride silahını bana doğrultup tetiği çekti. Kendimi korumak için kollarımla başımı kapattığım sırada bacağımda bir acı hissettim ve bağırdım.

Adamlar , hiç umurlarında olmadan Rüzgar'a eğildiler. Bir tanesi onu saçından tutarken " Bu iş burda bitmedi. Geri gelicez." dedi ve aceleyle merdivenlerden inip dışarı çıktılar. Onlar gider gitmez Rüzgar benim yanıma doğru koştu ama o benden de kötü görünüyordu. Kurşunun girdiği ve kanların çıktığı yere bakarken " Hazal! Çok özür dilerim çok.." dedi. Sanki bu onun suçuymuş gibi. Elimle yaranın üzerini kapatıp daha fazla kan kaybetmemi önlemeye çalıştığım sırada Kerem merdivenlerden çıktı ve bizi görünce elindeki herşeyi atıp yanımıza geldi.

ZakkumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin