Hiç Çocuk Olmamış ve Hep Çocuk Kalmış

3.8K 266 12
                                    

'' Açılmayan kapılar ardında derin sırlar sakladım bunca zaman. Üstüne basabildiğim ufak bir kapıydı benimkisi. Kimsenin farketmeyeceği kadar küçük ve gizli. Kimse gelip bulmasın istedim. Üzerlerine binlerce kapı daha kapattım. Ama sonra o geldi. Ve sanki tüm kapılar bunca yıl onu beklermiş gibi açıldı. Gizli kapılar arkasına sakladığım tüm sırlarım döküldü etrafa. Ama o bunu umursamadı. Sırlarıma baktı. Dinledi. Gördü. Anladı. Sonra yanlarına kendine sırlarını , birikmişliklerini ekleyip kapıyı üstüne kapattı. Sadece bizim olacağımız büyük kapılı yeni bir oda yarattık kendimize. Sırlardan , tükenmişliklerden uzak. Tavanı pamuktan bulutlardan ve sonsuz mavilikten oluşan bir oda. Dört duvarı olan ama sanki hiçbir sınırı olmayan. Sustuk beraber. Bizim anlaşmamız için kelimelere ihtiyacımız yoktu. Sessizliğim bile onunla paylaştığımda daha da güzelleşiyordu. Birbirimize baktık. Sanki her şeyi anlayabilecekmişiz gibi. Eğlendik beraber. Hiç üzüntü olmadı. Hiç mutsuzluk olmadı. Bizim hikayemizde sonsuz maviliğe açılan kapılar ardında hep kahkahalar vardı. Çocuk olduk yeniden. Ama o kapılar sonsuza kadar kapalı kalamazdı. Bir gün açıldı. Ve bizde bir anlaşma yaptık. Kapıları üstlerine kapatmak yerine onları yanımıza bizim odamıza alacaktık. Çünkü bu uçsuz bucaksız mavi tavanlı odamız hepimize yetecek kadar büyüktü. Belki de onlarla bir daha karşılaşmayacağımız kadar. Onları pamuktan yapılmış bulutlara ya da bir ağaca saklayabilirdik. Ve arkamıza bakmadan aynı maviliğin altında başka yerlere gidecektik. Aynı tavan ama farklı odalar.. kendi dünyamızda hiç çocuk olmadan ama hep çocuk kalarak yaşayacaktık.'' 

 Kitabın adını öğrenmek için kapağını çevirdiğim sırada bir kilit sesi daha duydum. Olduğum yerden kalkıp kapıya koştum. Kapı koluna bir kere asılınca kapı açıldı. Burdan uyandığım yatağın olduğu odaya doğru koştum ama kimse yoktu.

 Bu nasıl bir işti böyle.Cengiz tüm bunlar için fazla emek vermişti. Muhtemelen fazla da para. Etrafıma baktım. Odada bir tane kocaman cam vardı. Cama doğru gidip peredeyi kenara çektim. Güneş ışıklarının odaya ulaşamamasının sebebi olan büyük siyah bir kütle camı kapatmıştı.Elimi atıp o siyah şeyi itmeye çalıştım ama tek başardığım elimin kayması ve siyah, dokusu bir taşı , bir kayayı andıran şeyin elimi kesmesi olmuştu. 

Elimdeki kanı üzerime silip öylece durdum ve derin bir nefes aldım.Perdeyi geri çekip yatağa oturdum. Rüzgarın gelmesi ne kadar sürerdi ki? Beni bulacağından emindim. Ve o defteride alacağından. Ama benim anlamadığım Cengiz bu odadan nasıl çıkmıştı. Ya da Rüzgar bu odaya nasıl girecekti ki.Bedenim de beynim kadar yorgun düşmüştü ve yatak direnilemeyecek kadar rahattı. Gözlerimin nasıl kapandığını bile anlayamadım. 

''Hazal... hazal.''

 Birbirine yapışmış olan kirpiklerini ayırıp gözlerimi açtım. İçerisi nerdeyse zifiri karanlıktı. Odaya ışık veren tavandaki o ampulde çalışmayı kesmişti. Ve cam siyah bir taşla kapatıldığından içeriye en ufak ışık bile girmiyordu.Bir an beni uyandıran odadaki başka bir şeyin varlığını anımsayıp dizlerimi kendime çektim ve korkuyla gözlerimin karanlığa alışmasını umarak durdum. 

Bir el yüzümü kavradığında korkuyla eli ittim ama onun tanıdık sesi bir nevi anestezi gibi beni sakinleştirmeye yetmişti. 

''Hazal benim..'' 

''Rüzgar.''

 Karanlıkta omuzlarını bulup onu kendime çektim ve yapabildiğim kadar sıkı sarıldım. Nefesini boynumda hissettiğimde derin bir nefes alarak kokumu içine çekti. Fısıltı gibi bir sesle ''Beni buldun.'' dedim.

''Tabiki de..'' 

''Buraya nasıl girdin?''

 ''Diğer odada koltuğun altında yerde bir kapı var. Görmemiş olmalısın. Gidelim burdan.'' 

ZakkumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin