Rüyamda sadece o ve ben vardık.. ıssız bir yerde. Zaman , mekan kesinlikle net değildi ama o o kadar netti ki. Sanki karşımda duruyormuş gibiydi. Ona dokunmak için elimi uzatıyordum fakat o kaybolup gidiyordu. Ama saçma bir rüyadan başka bir şey değildi ve aklımın derinliklerine böyle işlemesine izin verdiğim için kendime kızdım.
Cumartesi günleri genelde babamın evine gideriz. Mahkeme kararına göre babam bizimle bir gün geçirebilir. Tabi çoğu zaman bu buluşma gerçekleşmez. Eskiden daha çok görüşürdük ama dedim ya asla iyi bir baba-kız ilişkimiz olmadı.
Sabah kahvaltımızı yaptıktan sonra poyrazıda alıp babamın evine gittim. Otobüste sanki o güne geri dönmüş gibi oldum. Sanki Poyraz yine dengesini kaybedecekti ve o da onu tutmak için orda olacaktı.
Babam kapıyı gülümseyerek açtı ve poyrazı kucaklayıp beni öptü.
- Odalarınızı hazırladım. Akşamda pizza söyler film izleriz.
- Harikaa!
Poyraz babamın boynuna atlarken ayakkabılarımı çıkarıp içeriye geçtim. İyi ki annemler ayrıldıktan sonra bu evi babama vermişiz. Bu evi hiçbir zaman sevmezdim. Gereğinden fazla büyük , boş ve soğuktu. Bu evde hiç güzel anım yoktu..
Odama geçip çantamı yatağımın üzerine koydum. Poyrazın çantasınıda onun yatağının yanına yerleştirip yatağa oturdum.. babam kapımı tıklatıncaya kadar orda öylece kaldım.
- Tatlım.. iyi misin?
- Hıhı. Noldu ki?
- Poyrazla wii oynayacağız istersen sende gel.. uzun süredir oynamamıştık.
- Benim yazmam gereken bir kompozisyonum var ama biter bitmez gelirim.
Başını sallayıp odanın kapısını kapatırken gülümsedi. Poyraz doğmadan önce her şey çok daha zordu. çünkü o zamanlar babamla ‘’gerçekten’’ vakit geçirmem gerekiyordu. Ama şimdi babamla benim vakit geçirmem sadece onu Poyrazla yalnız bırakmamı ve odada kalmamı içeriyordu.
Çantamdan bilgisayarımı çıkartıp açtım. Aslında tabi ödevlerim vardı ama tüm öğrenciler gibi bende son güne bırakma taraftarıydım. Bunun yerine bilgisayarımı açıp önce biraz facebookta dolaştım..
Kızlar arkadaşlarıyla buluşmuş ve bu soğuk havaya rağmen denize girerken ki bikinili fotoğraflarını atmışlardı. Biraz daha dolaşıp Melisa’yla konuştum ve daha sonra Facebook’u kapayıp bilgisayarı asıl açma nedenime yöneldim.
Geçen sene yurt dışında geçirdiğim zamanın inanılmaz ve harika olduğunu söylememe gerek yoktu sanırım. Ve bir daha gitmek istiyordum. daha ordan yeni geri döndüm biliyorum ama dönmeden önce bile araştırmalara başlamıştım.
Başka bir program bulmuştum ve bu programla oraya gidebilir ve sınavı verirseniz üniversiteyide okuyabilirdiniz. Yurt dışında üniversite! Bu harika olmaz mıydı? Tabi anneme bunu söylemedim.
Çünkü buna karşı çıkacağını on ikinci sınıfıda burda okuduktan sonra üniversite kaydımı dondurup öyle gitmemi söyleyeceğini biliyordum. Ama ben o kadar beklemek istemiyordum. Orası burdan çok farklıydı. Çok değişik. Kendimi çok iyi ve özgür hissetmiştim.
Annemlere söylemeden başvurumu doldurup gönderdim ve derin bir nefes aldım. Kendi başıma böyle işlere kalkışmamalıydım. Ama 3 ay içinde 18’ime girecektim ve ondan sonra ailemin imzası bile gerekmeyecekti.
Onlardan izin almam gerekmeyecekti ve her şeyi kendim yapıp sonuçlar belli olana kadar onlardan saklayabilirdim. Tabi öğrendiklerinde deli gibi kızacaklardı ama olsun. Buna değerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zakkum
Teen Fiction- Sana neden zakkum diyorlar? Yamuk sırıtışı beni kendi dünyasının dışına iterken '' fazla safsın'' der gibi haykırıyordu. - Biraz düşün belki anlarsın papatya. Gözlerimi devirip bana taktığı ve duyduğum en anlamsız lakabı inkar eder gibi...