Telefonum çaldığında Rüzgar olabileceğini düşünerek direk açtım ama asla tahmin edemeyeceğimden birinde asla istemeyeceğim bir aramaydı bu.
" Merhaba Hazal. Beni özledin mi?"
Vücudumun kontrolünü kaybetmiştim sanki. Bardak elimden kayıp düştü ve ayağımın üzerine çarptı. Etrafa saçılan cam parçalarından bazıları ayağıma sapalanırken yanımdaki sandalyeye çöktüm. Yüksek sesle söylemezsem sanki gerçek olmazmış gibi geliyordu ama bunun hiçbir şeye ve hiç kimseye bir faydası yoktu. Korkumun sesime hakim olmasını engellemeye çalışarak " Deniz?" diye fısıldadım.
" Ne o yoksa hapiste başka tanıdıkların da mı var?"
" B.ben.."
" Ama çok yakında olabilir."
" Bir işe yaramayacak Deniz."
" Ne bir işe yaramayacak?"
" Beni korkutma , tedirgin etme planların."
" Öyle mi? Az önce birşeylerin kırılma sesini mi duydum yoksa bana mı öyle geliyor."
Hiçbirşey söylemedim ve yerdeki bardağa baktım. Sadece sesini duymanın bana böyle yaptığını bilse kimbilir neler olurdu. Derin bir nefes aldığım sırada " Sadece beni unutmadığından emin olmak için aradım." dedi.
" Beni arama."
" Neden? Benden artık korkmuyor musun yoksa?"
" Korkmam mı lazım?"
" Elbette. Hem de öncekinden çok daha fazla çünkü şimdi birine zarar vermek istesem bu sadece Rüzgar'la sınırlı kalmaz."
" Parmaklıklar arkasında olan biri için çok büyük laflar bunlar."
" O zaman bırakta sana ispat edeyim. Yakında görüşürüz."
Telefon kapandı. Bir süre beklesemde kimsenin cevap vermeyeceğini biliyordum. Telefonumu tabağın kenarına bırakırken kendime endişelenmemi söyledim ama insan bir tek kendisine yalan söyleyemezdi. Yerde cam kırıklarını toplarken elimi kestiğim için ekstradan kan lekelerinide temizlemem gerekti.
Neden herşey yolunda gitmeye başladığı sırada böyle birşey olmak zorundaydı. Kafamı toparlamam lazımdı. Bunu Rüzgar'a söylemeyecektim. Söyleyemezdim. Söylediğim anda gizlice endişelenmeye ve kafasında birşeyler kurmaya başlayacak ama aynı zamanda bana herşeyin yolunda ve iyi olduğu yalanını söyleyecekti. Deniz hapisteydi ve bana birşey yapamazdı. Tek istediği hala orda olduğunu hatırlatıp beni korkutmaktı. Bu konuda başarılıda olmuştu ama ona izin vermeyecektim. Ne bana ne de Rüzgar'a birşey yapamazdı.
1 AY SONRA 18 Mart 2017
Kendimi sanki yeniden doğmuş gibi hissediyordum. Sanki yeniden doğmuş ve önümde upuzun hayatıma uzaktan bakıyordum. Herşey iyiydi. Herşey güzeldi. Sınav beklediğimden çok daha iyi geçmişti ve endişelenmem gereken hiçbirşey yoktu. Deniz'in boş tehditleri her ne kadar aklımı bulandırsada çabuk atlatmıştım ve dediğim gibi o cezaevinde bizden uzaktaydı. Yapabildiği tek şey beni biraz korkutmak olmuştu ama bu da hiçbir işine yaramamıştı.
Her ne kadar 3 ay sonra bir sınava daha girecek olsamda şimdilik kendimi hiç olmadığı kadar rahat ve mutlu hissediyordum. Yine de bu beni hiç olmadığı kadar da korkutuyordu. Hayatımda ne zaman birşeyler düzgün gitse ve ne zaman ' herşey iyi herşey güzel , rahatlayabilirim.' desem korkunç birşey ortaya çıkıyordu. Sanırım bunun kısacası rahat batıyor demekti ama yine de içimdeki bu hissi kontrol altına alamıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zakkum
Teen Fiction- Sana neden zakkum diyorlar? Yamuk sırıtışı beni kendi dünyasının dışına iterken '' fazla safsın'' der gibi haykırıyordu. - Biraz düşün belki anlarsın papatya. Gözlerimi devirip bana taktığı ve duyduğum en anlamsız lakabı inkar eder gibi...