Mesajımı Almışsın

1.5K 112 13
                                    


Gülümseyip onu öptüğüm sırada arkasında duran bir silüet dikkatimi çekti. Kafamı toplayıp odaklanabildiğimde biraz ilerimizde duran , demirlerden birine sıkıca tutunmuş bu adamı tanıdığımı fark ettim. Gözlerim sağ yanağındaki yara izine sabitlenirken kanım damarlarımın içinde dondu. İnmek için tuşa basarken Rüzgar'ı da kolundan çekerek aşağıya atladım. Biran için nefes bile alamadım. Ellerimi dizlerime koyarak öne doğru eğildim ve nefes almaya çalıştım. Rüzgar'ın endişeli sesi kulaklarımı doldururken gözlerim karardı ve olduğum yere çöktüm. Adam burdaydı. İzmir'de.

" Hazal! Hazal iyi misin?"

Karşımdaki görüntü bulanıklığından sıyrılıp yeni yeni netleşmeye başladığında ona bakıp başımı salladım. Beni tutup kaldırdı ve yüzümü ellerinin arasına alırken " Ne oldu öyle?" diye sordu. Dağılmış saçlarımı yüzümden çekerken " Bilemiyorum bir anda başım döndü sanırım." diye geçiştirdim. İnanmış gibi görünmüyordu ama bir süre daha endişeli bir şekilde suratıma baktıktan sonra başka birşey sormadı. Gülümsemeye çalışarak " Saat kulesine az kaldı. Hem havada çok güzel belki biraz yürümek iyi gelebilir." dedim. Elimi , bir daha böyle birşey olmasından korkuyormuş gibi tutarken yürümeye başladık. Yol boyunca hiçbir şey söylemeden sadece düşündüm. Deniz'in amacı neydi? Bize daha ne yapabilirdi ki? Bu adamı nasıl tutabildiğini aklım almıyordu ama amacına ulaşmıştı. Beni gerçekten çok korkutmuştu. Saat kulesine varmak üzereyken bir anda Rüzgar'ın elimdeki eli kayboldu. Arkama baktığımda durmuş bana bakıyordu. Yanına gidip " Ne oldu?" diye sordum.

" Bilmiyorum. Senin canını sıkan birşeyler var ve ne olduğunu anlamaya çalışıyorum."

" Hayır yok. Gerçekten iyiyim ben."

" Yalan söyleyemiyorsun Hazal. Özellikle de bana. Gözlerini kaçırmanda , nefes alışında , davranışlarından anlıyorum bir sorun var."

" Gerçekten iyiyim."

" Dün akşam olanlarla mı ilgili? 3 ay sonra olması gereken şeyin bu kadar erken olmasından dolayı mı böyle davranıyorsun? Çünkü ben artık seni sevdiğimi söylemek için 3 ay beklemek istemiyorum."

" Hayır. Yani bunu düşündüm ve artık umrumda değil. 3 ay , 3 hafta... Sadece olacaklar beni endişelendiriyor."

" Ne olmasından korkuyorsun?"

" Bilmiyorum gerçekten bilmiyorum ama ne zaman mutlu olsak , ne zaman tüm sorunlarımız bizden uzak olsa birşeyler ters gidiyor. Sanırım paranoyak oldum."

Uzanıp bana sarılırken " Hiçbirşey olmayacak. Söz veriyorum." dedi. Bende bundan korkuyordum. Biz ne kadar söz verirsek verelim başımıza gelenlerden ve geleceklerden biz sorumlu değildik. Bazı insanlar bizimle özel olarak uğraşmak için ellerinden geleni ardına koymuyordu ve sanırım Deniz bu listenin en üstünde yer alıyordu. Artık korkmadan , endişelenmeden yaşamak istiyordum ama fırsat vermiyorlardı. Tekrar yürümeye devam ettiğimizde gülümseyerek " Hem ikimizin de sınavı çok iyi geçti. Seneye bu zamanlar üniversitede ilk yılımızı bitiriyor olacağız ve o zaman bu yaptıklarımıza güleceğiz." dedi.

" Gerçekten üniversiteye gelecek misin?"

" Sen nereye gidersem orda olacağım."

" Ama sen bunu hiçbir zaman istemedin. Sadece benim için böylesine büyük bir kararı veremezsin."

" Artık istiyorum. Sen farkında değilsin ama insanları değiştiriyorsun. Beni değiştiriyorsun. İyi anlamda. Ama bunları düşünmek için daha çok zaman var şimdi sadece İzmir'i gezelim."

Uzanıp onu öptüm. Saat kulesinin önüne geldiğimizde küçüklüğümde olduğu gibi hala etrafta kuşlar vardı. Çocuklar kuşların arasında koşuyor ve onların havaya fırlayıp uçmalarını izliyorlardı. Banklardan birinde oturan yaşlı bir teyzeden kuşlar için yem aldık var saat kulesinin dibine gidip sanki hala çocukmuşum gibi eğlendik ama Rüzgar yemleri kuşlar yerine bana atmak konusunda ısrarcıydı. Ceketime ve kapşonuma dolan yemler sayesinde tüm kuşlar bir anda üzerime kondu ve Rüzgar'da kahkahalara boğuldu.

ZakkumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin