5 Yıl Sonra

2.2K 85 95
                                    


" Haydi ama ne zaman geliyorsun?"

" Şimdi etrafı toparlıyorum. Birazdan çıkacağım. İstediğin bir şey var mı?"

" Sadece yanıma gelmeni istiyorum."

" Tamam tamam geliyorum."

" Seni seviyorum."

" Ben de seni seviyorum."

Telefonu kapatıp çantama koyduktan sonra kalan şampanya bardaklarını da kaldırdım. Çalıştığım şirketin galeri açılışının bu kadar kalabalık olacağını tahmin etmemiştim ama inanılmaz bağışlar toplanmıştı. Beni endişelendirense tüm bu tabloları yeni sahiplerine gönderme işlerini benim yapacak olmamdı. Bir an önce eve gitmek için bardakları üçer beşer içeriye taşırken siyah bir kedinin olduğu tablonun önünde durup gülümsedim. Chris'in bu tabloyu benim için aldığına inanamıyordum. Yüzü gözümün önüne gelince biraz daha acele ettim. Hemen eve gidip bir kedi gibi yanına kıvrılmak istiyordum.

Son bardakları içeriye koyduktan sonra geri döndüğümde bir japon gülünün resmedildiği tablonun önünde duran birini görmemle korktum. Uzanıp biraz daha açmak için ışık düğmesini ararken " Üzgünüm beyefendi ama galeri kapandı." dedim ama beni duymuyor gibiydi. Işığı açtığımda kendini sonunda tablonun etkisinden kurtarmış gibi bana dönerken " Bu tabloyu beğendim. Bir papatya olsa daha çok beğenirdim , bilirsin ama bu da fena değil." dedi.

Gülümseyerek ona bakarken " Rüzgar Çetin... 5 yıl falan oldu sanırım." diye fısıldadım. Yavaş adımlarla yanıma gelirken mahçup bir şekilde başını salladı.

" Ne o günleri mi saydın? Sanırım özledin beni."

" Günleri saymak ne mümkün.. Yıllara dönüştüler çünkü. Bu sefer arayı baya açtın."

" Öyle oldu malesef ama hala değişmemişsin. Bu mükemmel galeri dışında neler yapıyorsun?"

" Her şey eskisi gibi iyi aslında."

" Bunu duyduğuma sevindim. Eşin.. nasıl iyi mi?"

" Bunu gerçekten soruyor musun?"

" Evet biliyorum tuhaf ama sohbet etmeye çalışıyorum işte."

" İyi. Çok iyi. Sen son 5 yıldır nerelerdeydin ki uğramaya vakit bulamadın acaba?"

" Çoğunda Avrupa'da. İtayla , Fransa.."

" Vay canına.. Güzel miydi diye soracağım ama sanırım cevabı zaten biliyorum."

" İdare ederdi ama ben senin hayatını merak ediyorum."

Hayatımı düşününce gülümsedim. Değiştirmek istediğim en ufak bir şey bile yoktu hayatımda. Her şey o kadar düzgün , o kadar güzeldi ki bunu yüksek sesle söylersem bozulacak diye korkuyordum. Kendi kendime gülümseyerek " Değişen pek bir şey yok aslında." dedim.

" 5 yılda hiç mi bir şey değişmedi?"

" Aslında bu bir yalan. Çok büyük değişiklikler var."

" Ne gibi?"

" Bir oğlum ve bir kızım olması gibi."

Şaşkın bakışları loş ışıkta gözlerimi bulurken yüzüne sımsıcak bir gülümseme yayıldı ve " Ne?! İnanamıyorum ciddi misin?!" diye sordu. Gülümseyerek başımı salladım ve çantamı açıp içinden cüzdanımı çıkardım. Fotoğrafları bulmaya çalışırken o sorularına devam ediyordu.

" Buna gerçekten inanamıyorum. Kaç yaşındalar?"

" Oğlum geçen ay dört yaşına girdi. Kızım bir yaşında."

" Ve sen hala çok bir şey değişmedi diyorsun. Beş yılda neler kaçırmışım neler.."

Fotoğrafı ona uzattığımda gülümseyerek baktı ve " Hazal bu gerçekten harika. Çok güzeller , adları ne?" diye sordu. Fotoğrafa bakarken gülümseyerek " Kızımın tek ismi var ama hem Türkiye'de hem de burada kullanabileceği bir isim seçtik. Melisa.. Ayrıca doğum sırasında Chris yetişememişti bu yüzden yanımda Melisa vardı.. Yani isabet oldu." dedim.

" Hala görüşüyor olmanız ne güzel."

" Evet sürekli.."

" Peki oğlun."

Fotoğrafta suratını komik bir şekilde büzmüş olan oğluma bakıp " İki ismi var. Burdayken Brandon'ı kullanıyor ama ikinci ismi... Rüzgar." dedim. Gözleri fotoğraftan ayrılıp benimkilerle birleşirken " Sen ciddi misin?" diye sordu. Başımı sallarken fotoğrafı işaret ettim ve " Senin gibi simsiyah gözleri var. Bana seni hatırlatıyor." dedim. Hala inanamıyormuş gibi bir bana bir de fotoğrafa bakıyordu. Gülümseyerek fotoğrafı bana verirken acıklı bir şekilde " Umalım da bana benzemesin." diye fısıldadı.

" Sana benzemesini isteyebilirim aslında. Sevdiği insanlar için her şeyi göze alabilecek biri olsa mesela senin gibi. Uyuşturucu satmasa da olur."

Kahkahası boş galerinin içinde yankılanmıştı. Onca yıl geçmişti ama Rüzgr hala geçmişteki hatalarının bedelini ödüyor gibiydi. Yaşanılanların aslında onun suçu olmadığı gerçeğini hala anlayamamış olduğunu görmek beni üzmüştü. Birkaç adım atıp kapıya doğru giderken " Daha uzun kalıp konuşmak isterdim ama gitmem lazım. Sana ufaklıklarla iyi şanslar." dedi.

" Arayı bir daha bu kadar açma Rüzgar."

" Hazal.."

" Efendim?"

" Senden bir şey isteyebilir miyim?"

" Her zaman."

Yanıma gelip elimdeki fotoğrafa bakarken " Bunu alabilir miyim?" diye sordu. Gülümseyerek fotoğrafı ona uzattım ve " Neden?" diye sordum. Fotoğrafa tekrar bakıp cebine koyarken " Her zaman sahip olmak istediğim ama asla olamayacağım bir ailenin fotoğrafı bu." dedi. Uzanıp ona sıkıca sarıldım ve " Kendine dikkat et." diye fısıladadım. Aynı şekilde bana sıkıca sarıldıktan sonra kapıdan çıkarken " Her zaman." diye cevap verdi ve karanlığın içinde kayboldu. 



Biraz kısa olduğunun farkındayım ama dediğim gibi sona yaklaştığımız için böyle. Hatta daha fazla merak uyandırmadan söylemek isterim ki bir sonraki bölüm bu uzun maceramızın finali. Onu da en kısa zamanda paylaşırım muhtemelen. 

Ayrıca yeni bir hikayeye başladık. Profilimden girip bulabilirsiniz. İsmi ' After Sun' ve onun da en az bu hikaye kadar iyi gideceğini düşünüyorum. Tabi tarzı biraz daha farklı ama yine de okumak isterseniz beni çok mutlu edersiniz. 

Umarım beğenirsiniz. Sizleri seviyorum.

ZakkumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin