'' Rüzgar dur. Yapma böyle!''
'' Benim bir şey yaptığım yok. Seninde yapacağın gibi gidiyorum işte.''
'' Gitme konuşalı..''
Cümlemi bile tamamlayamadan kapıyı çekip çıktı. Evet bu beklediğimden bile kötü olmuştu. Vücudumdaki tüm enerji çekilmiş gibi olduğum yere çöküverdim. Bugün okula gitmek artık o kadar da iyi bir seçenek gibi görünmüyordu. Kendimde o gücü bulabilince kalkıp salona geçtim ve koltuğa oturup düşündüm.
Daha bir kaç saat önce ne kadar da mutluyduk. Her şey gayet yolundaydı. İşleri mahveden olmaktan nefret ediyordum. Her şey iyi giderken batıranın ben olması o olmasından daha kötüydü. Çünkü başkasını affetmek kendinizi affetmekten çok daha kolaydır.
Ama gerçekten gitmem gerekiyordu. O bunu anlamıyordu anlamayacaktıda gerçi ondan beni tamamen anlamasını beklemekte haksızlık olurdu. Ben geçmişimden kaçmak için gitmiyordum oraya. Yani evet bu sene yaşadığım çoğu zorluğu biraz olsun arkamda bırakacak olmak bana şimdiden daha iyi hissettiriyordu.
Benim asıl amacım geçmişimi umursamadan daha iyi bir gelecek için çalışmaktı. Burda kalırsam bunu ne kadar yapabilirdim bilemiyorum. İstediğim kadar olmayacağını biliyorum. Ayrıca böyle bir fırsatı başka ne zaman yakalayabilirdim ki? O ne derse desin gitmem gerekiyordu ve gidecektim de..
Sadece kendimi bok gibi hissettiğim gerçeği olmasaydı gitmek biraz daha kolay olabilirdi. Rüzgarı bu kadar kırdığımı , üzdüğümü bilmesem her şey daha kolay olurdu. Peki şimdi ne olacaktı? Ben gidene kadar böyle soğuk kagvalı mı kalacaktık? Yoksa.. Yoksa aslında her şey çoktan bitmiş miydi?
Düşüncelerimin arasında boğulunca sanki beni kurtarbilecekmiş gibi bir çığlık attım ve başımı yastığa gömdüm ve uyumaya çalıştım.
'' Hazal.. Hazal senin evde ne işin var?''
Teyzemin dürtmesiyle uyandığımda saat öğleden sonra 2' ye geliyordu. Hayatınız gördüğünüz rüyalardan daha kötü olduğunda uyanasınız gelmiyordu ve kesinlikle gördüğüm rüya şu anda içinde bulunduğum durumdan çok daha iyiydi. İsteksizce başımı kaldırıp teyzeme baktım.
'' Hazal bir şey mi oldu? Hasta mısın? Neden gitmedin okula?''
'' Kendimi hiç iyi hissetmiyorum teyze. Her şeyi batırdım.''
'' Ne oldu?''
Çantasını yere koyup yanıma oturdu. Başımı kaldıracak gücü bile bulamıyordum kendimde. Boşluğa bakarken '' Rüzgar sınavı kazandığımı öğrendi. Gitmemi istemedi.'' diye fısıldadım. '' Ah canım..'' derken uzanıp sıkıca sarıldı.
Sarılmanın verdiği rahatlamayla göz yaşlarımı serbest bıraktım. '' Ben onu kırmak istemedim ama gerçekten gitmem gerekiyor.'' diye hıçkırdım. Saçlarımı okşarken ağlamamamı söyleyip duruyordu.
'' Biliyorum canım biliyorum. Sen doğru olanı yapıyorsun.''
'' Ama hiç öyle hissettirmiyor. Kendimi çok kötü hissediyorum. Onu üzdüğümü , kırdığımı bilmek beni mahvediyor.''
'' Böyle düşünmemelisin Hazal. Sen kendi geleceğin için bir şeyler yapıyorsun. ''
'' Evet. Bu yüzden bencil hissediyorum.''
'' Bencil mi? Tatlım iyi bir geleceği herkes ister. Bunun için gerekenleri herkes yapamaz tabi ama bu bencil hissetmeni gerektirecek bir şey değil. Çok normal bir şey. ''
Omuz silktim. Bu histen kurtulmak için nelerimi vermezdim. Doğrulup yüzümden akan göz yaşlarını sildim ve '' Çok bunaldım.'' diye söylendim. Sırtımı okşarken gülümsedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zakkum
Teen Fiction- Sana neden zakkum diyorlar? Yamuk sırıtışı beni kendi dünyasının dışına iterken '' fazla safsın'' der gibi haykırıyordu. - Biraz düşün belki anlarsın papatya. Gözlerimi devirip bana taktığı ve duyduğum en anlamsız lakabı inkar eder gibi...