Yerlere saçılmış yüzlerce papatya vardı. Evin arkasında ağaca kurulmuş bir perde ve , perdeye tam yansıması için diğer ağaca konulmuş bir projeksiyon aleti. Salondan alınmış bir kaç minder ve yastık çimenlerin üzerine konmuştu.
'' Hepsi Rüzgarın fikriydi. Papatyalar ne alaka bilmiyorum ama onları koymamı istedi.''
Minderlerin arasına oturunca teyzem projeksiyon makinesine bir CD koyup yanıma geldi. Bir kaç saniye sonra perdede Rüzgarın suratı belirdi. Telefon kamerasıyla çekilmekte olan bir videoydu ve otobüsteydi.
İnsanların arasında kolunu ileri doğru uzatmaya çalışıyordu. Gülümseyerek '' Burası , Poyrazı düşerken tuttuğum ve resmi olarak ilk kez tanıştığımız yer.'' dedi. Otobüs fren yapınca yanındaki teyzeye çarptı ama konuşmaya devam etti.
'' Tabi aynı otobüs değildir muhtemelen ama.. Teyzecim bir dakika..'' ekran karardı.. Ben kahkaha atarken video devam etmeye başladı. Rüzgar otobüsteki insanlara dönüp '' Dünyanın en güzel insanının doğum gününü kutlamamda bana yardım eder misiniz?'' diye sorunca tüm otobüs ki şöför de dahil olmak üzere '' İyi ki doğdun Hazal.'' dediler.
Teyzem yanımda ufak çaplı bir çığlık atıp '' Ne kadar da tatlı!!'' diye sayıklarken ekran yeniden karardı. Video bizim okulun bahçesinde yeniden çekime başladı. Ama bahçede kimse yoktu..
'' Şu an sen derstesin ve muhtemelen benim ne yaptığımı merak ediyorsun. Zil çalmadan bunu bitirmeliyim.''
Kamerayı tören alanına çevirip '' Burasıda benim bu okulda olduğumu gördüğünde kalp krizi geçirdiğin yer. '' dedikten sonra bizim sınıfın olduğu pencereyi çekip '' Sonra da senin sınıfına geldiğimde de bir kalp krizi daha geçirmiştin.'' dedi.
Arka bahçeye geçip okulu sokaktan ayıran duvarı çekerek '' Burda hiç tanımadığın bir oğlanın damarına bastığın için dayak yemiştin ama sanırım hatırlamışsındır..'' dedi ve sonra da güldü..
'' Tam sıralamaya uygun gitmediğimi biliyorum bunun için kusura bakma.. Fazla zamanım yok çünkü sen zahmet edip bana doğum günün olduğunu söylemedin. Her neyse.. Şurasıda işte..''
Halısahayı çekip '' Cerenle kavga ettiğiniz yer. Daha doğrusu onu feci benzettiğin yer diyelim.'' dedikten sonra hızlı bir şekilde okula girip en üst kata hademe dolabına çıktı. Kapıyı açıp içeriye girdikten sonra ışığı yaktı ve içeriyi aydınlattı.
Teyzem yanımdaydı ve muhtemelen Rüzgar birazdan ilk öpüşmemizin anılarını anlatacaktı.. Gerçi teyzem onunla sevişeceğim fikrine bile kendini gayet hazırlamıştı ama neyse..
Kağıt havluların olduğu rafı işaret edip '' O çocuk sana yumruğu geçirdikten sonra dudağın kanıyordu ama biz buraya geldik. Yaralı ama çok güzeldin. Her zamanki gibi biraz didiştik. Ben seni ne kadar sevdiğimi bir kere daha hatırladım ve insanların damarlarına nasıl basmayı bildiğini söyledim ve bu huyunuda çok sevdiğimi. Sonra da seni öptüm.''
O öpücüğü sanki saniyeler önce yaşamışız gibi çok ama çok net hatırlıyordum. Kapı açılınca Rüzgar kamerayı Sevinç teyzeye döndürdü ve '' Ve tabi Sevinç teyze bizi yakalayıp dolaptan çıkardı.'' dediğinde bir kahkaha daha attım.
'' Oğlum senin dersin yok mu bu nasıl iş? Ne zaman baksam burdasın yavrum dersine git. Oku , çalış böyle olmaz ki ama..''
Rüzgar gözlerini devirip merdivenlerden inerken '' Tamam Sevinç teyze gidiyorum.'' dedi ve ekran yeniden karardı.
Okuldan çıkarken ekran aydınlandı ve Rüzgar '' Zamanımızın çoğu okulda geçti zaten... Çok vaktim kalmadı.. Sanırım bu nostalji turunu biraz hızlandırmam gerekecek. ''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zakkum
Teen Fiction- Sana neden zakkum diyorlar? Yamuk sırıtışı beni kendi dünyasının dışına iterken '' fazla safsın'' der gibi haykırıyordu. - Biraz düşün belki anlarsın papatya. Gözlerimi devirip bana taktığı ve duyduğum en anlamsız lakabı inkar eder gibi...