Yatağıma geri döndüğümde yine dönüp durdum. Kısa bir süre sonra tüm hayatım değişecekti. Babam.. babam demek zor geliyordu. O adam olmuştu artık benim için. Hapse girecekti. Çok fazla ziyaretçisi olacağını sanmıyordum.
Ama o ana kadar ne kadar bencil olduğumu fark etmemiştim. Sadece kendimi düşünmüştüm. Poyraz ne olacaktı? O , ben ve babam gibi değildi. Problemleri yoktu. Bu onu yıkacaktı. Onu hiç düşünmemiştim. Ama öyle bir adamın yanında olmaktansa sanırım böylesi daha iyi olacaktı. Bu şekilde düşünmekten başka yapabilecek bir şeyim yoktu..
Sabah uyandığımda dünkinden binlerce kat daha yorgun hissediyordum. Rüyalarımda babamdan kaçmaktan yorulmuştum. Buna pişmanlık denemezdi sanırım ama rahatsız hissettiğim kesindi. Bir daha onunla ilgili hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.
Kahvaltı masasına oturup suratına bakmamak için aç kalmayı tercih ettim. Zaten iştahım yoktu. Çantama kitaplarımı koyduktan sonra telefonuma gelen mesaja baktım. Annemden geldiğini görünce bir parça rahatlayarak okudum.
'' Şimdi havaalanına gidiyorum. Birkaç saat sonra orda olacağım. Akşam görüşürüz. Seni seviyorum.''
Telefonumu da çantama koyduktan sonra içeriye geçtim. Babam gülümseyerek Poyraz'ın önündeki tabağı aldı ve kenara koydu.
''Sana da hemen bir şeyler hazırlayayım mı?''
''Hayır çok aç değilim.'
'''Ama kahvaltı etmen lazım.''
''Gerekirse okulda bir şeyler yerim. Geç kalmayalım.''
''Peki canım sen bilirsin.''
Gözlerinin içine bakamıyordum. Onunla konuşurken embesil gibi yere bakmaktan boynum ağrımıştı. Poyraz odasından çantasını aldıktan sonra evden çıktık. Önce onu okuluna bıraktık ve sonra da benim okuluma gittik.
''Annem mesaj atmış. Birkaç saat içinde burda olacakmış.''
''Evet bana da atmış. ''
Okula gelince kemerimi çözüp kapıyı açtım. Babam gülümseyerek konuştu.
''İyi dersler. Hazal..''
''Efendim.''
''Aramızdaki problemler ne olursa olsun seni ne kadar çok sevdiğim gerçeğini değiştiremeyecek biliyorsun değil mi?''
Kalbim sıkışmaya başlamıştı. Bunları söylemek için özellikle zaman seçmiş gibiydi. Derin bir nefes alıp kendimi zorlayarak gülümsedim.''Bende seni çok seviyorum babacım. Görüşürüz.''
Benim böyle bir şey yaptığımı bilseydi affeder miydi acaba? Yoksa benden hep nefret mi ederdi? Bu bana olan sevgisini etkileyebilir miydi diye düşünüp durdum. Okula girip sınıfıma çıktım ve çantamı yerine koydum.Gözüm Rüzgarın sırasına gidince onun da çantasının sırasında olduğunu gördüm.
Olabileceği tek yer aklıma gelince sınıftan çıkıp kızlar tuvaletinin yanındaki hademe dolabına gittim. Muhtemelen ben gelmeden önce bir sigara içmişti çünkü kokusu koridora yayılmıştı.Derin bir nefes aldığım sırada zil çaldı ve hademe dolabının kapısı açıldı. Rüzgar beni görünce bir an için durdu ve sonra da ufak bir gülümsemeyle bana baktı.
Onu geri dolabın içine itip içeri girdim ve kapıyı kapattım.
''Silahı götürdün mü?''
''Evet. ''
''Peki nasıl yaptın? Dosya falan? Sen olduğunu anlarlarsa başın belaya girmez mi?''
''Merak etme dosyayla beraber isimsiz bir not bıraktım.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zakkum
Teen Fiction- Sana neden zakkum diyorlar? Yamuk sırıtışı beni kendi dünyasının dışına iterken '' fazla safsın'' der gibi haykırıyordu. - Biraz düşün belki anlarsın papatya. Gözlerimi devirip bana taktığı ve duyduğum en anlamsız lakabı inkar eder gibi...