Melisa yarın okula gelme planlarını iptal edip uçağını akşama aldırdı. O giderken aramızda bir soğukluk olmasından nefret ediyordum ama söylediklerimin hiçbirinden pişman değildim çünkü ben kötü birşey söylememiştim. Yine de aramızda tuhaf bir burukluk vardı. Ertesi gün korkunç görünmemek için erken yattığımda yarın yapılacak bir sürü işimin olduğunu biliyordum. Ve Rüzgar'la başlayacaktım.
Sabah okula gittiğimde Rüzgar'ın benim aksime okula gelmediğini gördüm. Aslında tam tersi olması gerekiyordu. Sınıfa girmeden telefonumu çıkarıp onu aradım ama açmadı. Yine birşeylerin peşinde olduğunu biliyordum. Denizin teklif ettiğini söylediği şeyle ilgili olabilirdi ve o saçma birşeyler yapmadan onu durdurmam gerekiyordu. Bu yüzden birkaç kez daha aramayı denedim ama en son açmayınca mesaj bırakmak zorunda kaldım.
" Rüzgar her ne yapıyorsan benimle konuşana kadar ertelemeni öneriyorum. Bu akşam sizin eve geleceğim. Lütfen saçma birşeyler yapma."
Telefonu kapatıp sınıfa girdim. Tüm gün boyunca neyin peşinde olduğunu düşünmekle geçirdim. Deniz'in teklifini gerçekten kabul ettiyse bunu masum birşey olmadığından emindim. Başını belaya sokmasına izin veremezdim ki zaten yeterince beladaydı. Öğlen tenefüsünde birkaç kişinin gelip babamı kaybetmelerine ne kadar üzüldüklerini söylemelerinden sonra amacı hiç te benimle ilgili olmayan kişi karşıma oturdu. Deniz'in bu kadar yüzsüz olmasına inanamıyordum.
" Sevgili erkek arkadaşın bugün gelmemiş sanıyorum."
" Ne istiyorsun?"
" Ne istediğimi Rüzgar'a söyledim ve sanırım gerçekten de bana bu konuda yardım edecek. Yoksa bugün gelmemesini nasıl açıklarsın ki?"
" Ondan nasıl birşey istediğini bilmiyorum ama eminim ki sana bu konuda yardım etmeyecektir."
Telefonu titreşince gülümseyerek telefonuna baktı ve " Ah bak.. Mesaj atmış. Sanırım istediğim şeyi yapmaya karar vermiş." dedi. Yanımdan kalkıp uzaklaşırken bunu sadece beni korkutmak ve endişelendirmek için yapabiliyor olacağını bile düşündüm. Rüzgar ne halt yediğini sanıyordu.
Deniz'in gitmesinden sonra sınıfa çıkıp çantamı topladım. Onunla konuşmak için akşamı bekleyemeyecektim çünkü sanırım onu yalnız bıraktığım her an kolayca bir hata yapabilecek kapasitedeydi. Neyseki son yaşanılanlar müdürün bana ihtimas geçmesini kolaylaştırıyordu böylece duvarlar üstünden atlamama gerek kalmadan okuldan çıkabildim.
Rüzgar'ın evinin önüne geldiğimde hala tam olarak neyle karşı karşıya olduğumu bilmemenin verdiği bir huzursuzluk vardı ama içimde bir parça işleri batırmayacağına dair ona güveniyordu. Herşeyin bir açıklaması vardı değil mi? Kapıyı çalıp bir süre bekledim. Kapının arkasında birinin nefes alıp vermesini duyabiliyordum ama nedense açmıyordu. Bir kere daha zile basarken " Orda olduğunu biliyorum. Seni duyabiliyorum!" diye bağırdım. Bu sefer lütfedip benimle konuşma nezaketinde bulundu.
" Hazal şu an pek iyi bir zaman değil."
" Ne o Deniz'in isteklerini gerçekleştirmekle mi meşgulsün?"
" Hazal biraz olsun bana güvenebilir misin?"
" Hayır. Üzgünüm ama sen sana sorgusuz güvenen Hazal'ı yurtdışı eğitimimi çaldığında kaybettin."
Birkaç saniye beklediğini ve derin bir nefes aldığını duymamın ardından kapı açıldı. Gözlerinin altı uykusuzluktan morarmış daha önce görmediğim kadar perişan bir Rüzgar karşımda duruyordu. İçeri geçip salona gittim ve oturdum. Masanını yanındaki ufak koli bana çoktan Deniz her ne istediyse onu yapmaya başladığını gösteriyordu. Buna inanamıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zakkum
Teen Fiction- Sana neden zakkum diyorlar? Yamuk sırıtışı beni kendi dünyasının dışına iterken '' fazla safsın'' der gibi haykırıyordu. - Biraz düşün belki anlarsın papatya. Gözlerimi devirip bana taktığı ve duyduğum en anlamsız lakabı inkar eder gibi...