" B.ben söyleyemem."
Gözlerime büyük bir kırgınlık ve kızgınlıkla bakarken " Bende öyle düşünmüştüm." diye fısıldadı ve beni ardında bırakıp uzaklaştı. Belki de en iyisi buydu. Eğer devam etseydi aramızda sırlardan başka birşey olmazdı. Ona söyleyemediğim , anlatamadığım onca şey birikecekti. O sormaktan yorulacaktı ben anlatamamaktan. Onun kafasında Rüzgar'la ilgili bir sürü soru işareti vardı. Benimde... İkimiz içinde işler yolunda gitmezdi. Herşey bitmişti.Böylesi daha iyiydi...
Hislerim , düşüncelerim hatta tüm hayatım karmakarışık olmuşken okula gitmek her zamankinden daha zor geliyordu. Odaklanmalı ve sınava konsantre olmalıydım ama onun dışında herşeyi düşünüyordum. Babamı ne zaman bulacaklarını , olacakları , herşeyi.. Rüzgar o gün yanımdan ayrılmamıştı ama teyzem gelmeden gitmesi gerekmişti. Berk'le yaşananlar tamamen öngörülebilir şeylerdi. Kimse binlerce sır saklayan bir insanla beraber olmak istemezdi. Ben hariç sanırım. Onca sırrına rağmen Rüzgar'ı sevmiş olmam hariç. Ama ben bile onu o kadar severken hatırlıyorumda geçen sene sırları yüzünden çok yıpranmış , yorulmuştum. Aynı şeyleri Berk'in de yaşamasını istemezdim. Benden uzaklaşmakla en iyi şeyi yapmıştı.
Rüzgar'ı daha sonra aramak istemiştim ama bir türlü yapamamıştım. Ne diyeceğimi bilememiştim. Ama şimdi biliyordum ve onunla konuşmam lazımdı. Polisler her an kapıya dayanıp babamla ilgili sorular sormaya başlayabilirlerdi ve kendisi hakkında artık sadece bir kayıp dosyası değil bir de cinayet dosyası açılması an meselesiydi. Basit bir trafik kazası ya da sağlıkla ilgili bir problem yüzünden ölmemişti. Biri o gece bizi kurtarmak için öldürmüştü onu. Ve ben bile daha hiçbir sorunun cevabını bilemezken üzerine polislerde soru sormaya başlarsa ne yapardım bilemiyorum. Rüzgar'la konuşmalı ve o gece nerde ne yaptığımızla ilgili nasıl bir yalan söyleyeceğimizi kararlaştırmalıydık. Yalanı yalanla örtmeye çalışmak kadar berbat bir durum olamazdı.
Babam bulununca ilk sorgulancak kişilerden biri de o olacaktı. Sonuçta babamın babasını öldürdüğü , daha doğrusu yarı abimin onun babasını öldürünce babamında bu işlere bulaştığını ortaya çıkarmamızdan sonra babam kaçmıştı ve eğer onu öldüren kişi sıfatını yakıştırmak için birini arayacak olurlarsa bunun Rüzgar olacağına emindim. Gerçekten dediği gibi uyuşturucu sattığından şüphelenmişlerse onu cinayetle suçlamarıda çok zor olmazdı. Babasının intikamını almak istediğini düşünebilirlerdi. Başının belaya girmesine izin veremezdim. En azından tek başına olmaz. Bu işe beraber bulaşmıştık ve ben onun hatası olmayan birşey yüzünden canının yanmasına müsade edemezdim.
Okulun ilk saatlerinde onu görmedim bile ama öğlen tenefüsünde onu banklardan birinde biriyle otururken gördüm. Kim olduğunu anlamam için çok daha yakınlarına gitmem gerekti. Geçen sene gittiğimiz basket maçından sonra da Rüzgar'ı bu çocukla konuşurken görmüştüm. Adı Mete'ydi ve takımdaydı. Çocukluk arkadaşı olduklarını söylemişti. Sanırım Rüzgar'da yalnız başına dolaşmaktan sıkılmış olacak ki bir arkadaş edinmeye karar vermişti. Benim onlara doğru gittiğimi görünce Mete gülümseyerek kalkıp yanımdan geçti ve gitti. Rüzgar'ın karşısına otururken gülümsedim. Aynı şekilde gülümseyerek bana bakarken '' Günaydın.'' dedi. Onu düzeltmek için '' Tünaydın.'' dedikten sonra okula girmekte olan Mete'ye bakıp " Çocukluk arkadaşınla yeniden yakınlaşmaya mı çalışıyorsun?" diye sordum.
" Biz zaten hep arkadaştık. Mete iyi biridir. Güvenebileceğim biri."
" Biliyorum. Sen insan toplarsın.."
Bunu hatırladığıma inanamaz bir şekilde bakarken başını sallayıp " Evet öyle.." dedi. Konuya nasıl gireceğimi bilmemiyordum. Gerçi böyle bir konuya girmenin normal bir yolu da olamazdı ya...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zakkum
Teen Fiction- Sana neden zakkum diyorlar? Yamuk sırıtışı beni kendi dünyasının dışına iterken '' fazla safsın'' der gibi haykırıyordu. - Biraz düşün belki anlarsın papatya. Gözlerimi devirip bana taktığı ve duyduğum en anlamsız lakabı inkar eder gibi...