Arabayı taksimin meydanına yakın bir yere park edip gülümsedi.
- Evet.. ve sen biliyorsun ki ben zoru severim.
Arabadan çıkarken kendi kendime gülümsedim. Ve bu gülümsemenin sebebi muhtemelen o kıza mesaj atmayacak ya da aramayacak olmasıydı. Bu bana rahatsız edici bir huzur vermişti. Sanırım kabul etmek istemediğim bazı hislere yavaş yavaş alışıyordum...
- Çok klişe.
- '' zoru severim'' lafı mı?
- Hayır. Atacağımız istanbul turuna istiklalden başlamamız.
- İstanbul turu atmaktan vaz geçtim. Eskiden bazen tüm günümü sadece burda geçirirdim.
- Buraya sadece bir kere geldim ve o da içinden yürüyüp gitmekten ibaretti.
- O zaman şimdi doya doya gezebiliriz.
Gülümseyerek meydana doğru yürüdük. Etrafta o kadar çok kuş vardı ki.. ve insanlar onlara yem atarken anlamsızca gülüyorlardı. Bu gerçeketen eğlenceli görünüyordu.
- İster misin?
- Eğlenceli görünüyor.
- Öyledir.
Yaşlı teyzelerden birinin yanına gidip iki paket yem aldı ve birini bana verdi. Kuşları anlamsız kahkahalarımızla beslememiz neredeyse 15 dakikamızı aldı ama bu kadar eğlendiğimi hatırlamıyorum. En azından son zamanlarda..
En son Rüzgar paketinin dibinde kalanları başıma döktü ve sanki bir anda tüm meydandaki kuşlar başka yem kalmamış gibi başıma üşüştüler. Biraz canım yanmadı değil doğrusu ama paketimde kalan son yemleri ona doğru fırlatınca neyseki kuşlardan kurtuldum.
Kuşları besleme faslımızda bitince beraber meydanı geçtik ve aşağıya doğru yürümeye başladık.
- Eğlendin mi?
- Evet.. umarım herhangi biri kafamda bir hatıra bırakmamışlardır.
Gülerek yürümeye devam ettik. Her yer insan kaynıyordu ve o kadar cıvıl cıvıl o kadar rengarenk görünüyordu ki.. kendimi nedense özgür hissediyordum. Annem yanımda değildi. Babam da.. ve ilk defa yalnızlığımın keyfini çıkarıyordum.. ah tabi yanımda Rüzgar vardı ama aslında o kendimi daha özgür hissetmemi sağlıyordu.
- Aç mısın?
- Biraz. Yani sanırım.
- O zaman seni babamın beni hep götürdüğü yere götüreceğim..
Yaklaşık 15 Dakika sonra kendimi Şampiyon Kokoreç te elimde yarım ekmek kokoreçle oturuken buldum.. Rüzgar'ın benden daha aç olduğu kesindi. Bense elimde tuttuğum şeye canlı muamelesi yapıyordum. Gülerek bana baktı.
- Yesene?
- Kokoreç hayvanın bağırsağından yapılmıyor mu?
- Sanırım. Neden?
- Bu kulağa pek iştah açıcı gelmiyor.
Gözlerini devirip yeniden bana baktı.
- Hiç kokoreç yedin mi?
Hafifce başımı sallayıp etrafımda iştahla yemeklerini yiyen insanlara baktım. Gülerek konuşmaya devam etti.
- Dene o zaman. Yedikten sonra öyle demeyeceksin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zakkum
Teen Fiction- Sana neden zakkum diyorlar? Yamuk sırıtışı beni kendi dünyasının dışına iterken '' fazla safsın'' der gibi haykırıyordu. - Biraz düşün belki anlarsın papatya. Gözlerimi devirip bana taktığı ve duyduğum en anlamsız lakabı inkar eder gibi...