7 Ay Sonra

1.5K 92 7
                                    


7 Ay Sonra : 25 Ocak 2018

Ahh! Sonunda yarıyıl tatiline girebilmiştik. Üniversitenin bu kadar zor olduğunu hiç tahmin etmiyordum. Hazırlık okumama rağmen canım çıkmıştı diyebilirim. İstanbul'a alışmak sandığımdan da zordu. Antalya'yı özlemedim desem büyük bir yalan söylemiş olurdum.

Kışın karın yağmasını görmek , o beyazlığın içinde dolaşmak eğlenceliydi. Popom donana kadar. Antalya'nın kışını özlemiştim. Eski okulumu bile özlemiştim. Sahilde yürümeyi... Antayl'ya da ki otobüslere kalabalık dediğim zamanları. Şimdi içinde hava olmayan otobüslere biniyordum. Ama yine de her şey çok güzeldi.

Ben İstanbul'a yerleştikten sonra annemler de Antalya'dan kopmuş ve İzmir'e yerleşmişlerdi. Gelecek hafta yanlarına gidecektim ama ilk hafta yeni arkadaşlarımla tatil planı yapmıştık ama tüm planlarımı bir telefonla iptal etmem gerekmişti.

Çantamı hazırladığım sırada telefonum çaldı. Gizli numara. Bir hafta boyunca bıkmadan usanmadan beni arayan bu gizli numaradan gına gelmişti artık. Bıkmıştım resmen. Nasıl bir sapık 7 gün boyunca her dakika beni arayabiliyordu! Telefonlarını her seferinde reddetmem bu sapığı daha da hırslandırmış olacak ki bugün 10. kez arıyordu. Artık sabrım son sınırına gelirken telefonu açtım.

" Ya sen ne çeşit bir sapıksın?! Yeter artık arama!"

" Sana sapıkların dadandığını bilmiyordum papatya."

Elimde tuttuğum kazak ellerimin arasından kayıp yere düşerken koltuğa oturdum ve " Rüzgar" diye fısıldadım. Telefonun diğer tarafından bir kahkaha yükselirken " Beni özledin mi?" diye sordu. İnanamıyordum gerçekten oydu. Onun sesi , onun gülüşü..

" Sen nerdesin? İyi misin?"

" İyiyim. Merak etme."

" Senden haber alamayınca endişelendim."

" İletişim kurmak için pek güvenli değildi ama şimdi iyi bir zaman."

" Seni çok merak ettim."

" Etme. Eğer beni görmek istiyorsan iki gün sonra papatya mevsiminin başladığı yere gel.. Daha fazla konuşamam."

Telefon kapandı. Papatya mevsiminin başladığı yer mi? Papatyalar bu mevsimde açmazdı ki.. Bir süre telefon elimde öylece oturdum ve neyden bahsettiğini anlamaya çalıştım. Bulmak için iki günüm vardı. Yurt dışından bahsediyor olabilir miydi? Ama iki günde yurt dışına çıkabilmem imkansızdı bunu biliyor olmalıydı.

Ertesi gün hiçbir işimi düzgün yapamadım. Düşünmeden duramıyordum. Tek yapabildiğim söylediği kelimeleri , cümleyi zihnimde çevirip çevirip durmaktı ama aklıma hiçbir şey gelmiyordu. Yarın onunla buluşmamı istiyordu ama ben hala nereye gideceğimi bilemiyordum.

Gece yatağıma girip ışıkları kapattım ve tavana baktım. Keşke daha açık konuşabilseydi... Kendimi kapana sıkışmış gibi hissediyordum eğer hatırlayamazsam onu göremeyecektim. Sağa sola dönüp uyumaya çalışırken sanki uzun zamandır nefesini tutan biri gibi aniden ayağa kalktım ve nefes aldım.

Kaş'ta ki evden bahsediyordu. Geçtiğimiz ilk bahar tüm olaylardan sonra biraz uzaklaşmak için gittiğimiz o evden. Sahilde bana okuduğu şiirden.. Herşey şimdi yerine oturmuştu. Soruları aklımdan çıkarmanın verdiği rahatlıkla uyuduktan sonra sabah ilk işim çantamıda yanıma alıp yola çıkmak oldu. Son dakikada uçak bileti bulmak zor ve biraz da pahalı olmuştu ama en azından bulabilmiştim.

Uçakla Antalya'ya indiktek sonra da otobüsle Kaş'a gittim. Evin nerde olduğunu hatırlamam biraz zamanımı almıştı. Diğer evlerle iç içe değildi. Onlardan daha uzakta ücra bir köşedeydi. Sanki ailesi bu evi alırken , orda kendilerinden bir parça bulmuşlardı. Diğer evlerden dışlanmış bir şekilde sahilin kenarında duran ama diğerlerinden çok daha güzel bir ev. Bahçenin kapısını açtım.

ZakkumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin