Kapının dışına çıkıp kapıyı kapatırken fısıldadı.
- Hatırlamaya çalışma.
Pazartesi okula gittiğimde onu konuşturmaya kesinlikle kararlıydım. O biliyordu ve ben bilmiyordum. Ve bilmediğim şeyleri öğrenmek konusunda o kadar hırslı oluyordum ki bu bazen biraz korkutucu geliyordu.
Törenden sonra nerdeyse koşarak sınıfa girdim ama sandalyesi boştu ve çantası bile yoktu. Hayal kırıklığıyla yerime oturduktan sonra belki geç kalmıştır diye kendimi avuttum. 3. Derse geçtiğimizde gelmeyeceğini anlamıştım.
Akşam eve döndüğümde kendimi fizik problemleri içinde boğmayı planlamıştım. Belki bunun sayesinde düşünmeyi bırakabilir ve başka şeylere odaklanabilirdim. Ama olmuyordu. Saçlarımı yolmak üzereydim.
Hatırlayamıyordum. Gözlerimi kapatıyordum zihnime ‘’ Hatırla’’ diye haykırıyordum ama olmuyordu. Delirmek üzereydim ve bu cidden hiç hoş değildi.
Ertesi gün belki bu sefer gelmiştir diye koşa koşa sınıfa gittim ama karşılaştığım manzara dünkinden farklı değildi. İşte bana merak edecek başka bir şey daha çıkmıştı. Neden okula gelmiyordu. Sadece benden ve sorularımdan kaçmak için olamazdı değil mi?
Ama ‘’Rüzgarı daha önce nerde gördüm?’’ sorusundan daha çabuk cevap bulmuş olması beni bir parçada olsa mutlu etmişti. 3. Dersin bitişinden sonra tenefüse çıktığımda müdür yardımcımız Rıza Bey beni durdurdu.
- Hazal acaba senden rica etsem şu notu sınıf öğretmeninize iletir misin?
- Tabi hocam.
- Teşekkürler kızım.
Notu alıp merdivenlerden çıkarken engelleyemediğim merakımla kağıda baktım.
‘’ Rüzgar Çetin , Pazartesi - Cuma günleri arası izinlidir.’’
Kağıdı sınıf öğretmenimize verdikten sonra bu hafta onu göremeyeceğime üzüldüm. Ve sorularımn cevabı için beklemem gerektiği için. gerçi geri geldiğinde de bana söyleyip söylemeyeceğini bilmiyordum.
Bu konuyu o kadar çok düşünüyordum ki artık uykularım kaçıyordu. Akşamları sağa sola dönmekten uyuyamıyordum. Derslerde bunu düşünmekten odaklanamıyordum. Ve pazartesi günki deneme sınavına bile hazırlanamıyordum.
Uykularım kaçıyordu. Cuma günü eve döndüğümde tek yapmak istediğim şey uyumaktı. Mümkün olmadığını biliyordum ama denemekten zarar gelmeyecekti. Başımı yastığıma koyup gözlerimi kapattım. Ve inanılmaz bir şekilde tüm haftanın acısını çıkarırcasına uyudum.
Ve ihtiyacım olan tek şeyin bir uyku uzaklığında olduğunu fark ettim. Tek yapmam gereken şey uyumaktı. Sorularımın tüm cevaplarını rüyamda bulmuştum. Ama hala emin olmadığım bir şey vardı.
Gördüğüm rüya gerçek miydi yoksa bu soruyu düşündüğüm için kafayı yemiş ve kendi kendime bir şeyler mi üretmiştim bilemiyordum ama öğremenin tek bir yolu vardı. O da bunu rüyamda benimle beraber orada bulunan kişiye sormaktı.
Hayır rüzgar değil. Emin olana kadar ona bundan tek kelime etmeyecektim. Ayrıca doğruyu söyleyeceğinide sanmıyordum. Bu yüzden bana istediğim cevapları verebilecek tek kişiyle konuşacaktım. Babamla.
Telefonu bulup direk babamı aradım. Birkaç kere çaldıktan sonra açıldı.
- Baba?
- Alo hazal? Noldu?
- Hiç. Ben sadece bu haftasonu sende kalamayacağımı çünkü pazartesi günki sınava hazırlanacağımı söylemek için aramıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zakkum
Teen Fiction- Sana neden zakkum diyorlar? Yamuk sırıtışı beni kendi dünyasının dışına iterken '' fazla safsın'' der gibi haykırıyordu. - Biraz düşün belki anlarsın papatya. Gözlerimi devirip bana taktığı ve duyduğum en anlamsız lakabı inkar eder gibi...