Ama lanet olsun ki ben meraklarını kontrol altına alamayan bir kızdım. Kendime söz geçiremiyordum. Bu yüzden saat 3'te Meydan'da olacaktım. Ve bastıramadığım meraklarımın başıma işler açmasına izin verecektim.
Saat 2'yi biraz geçerken evden çıktım. Meydan bizim eve oldukça yakındı ve yürüyebilirdim. Zaten bu saatte başka bir seçeneğim olduğunuda sanmıyordum. Hava baya soğuktu ama aklım , beynim sadece bir şeye odaklanmıştı. O da Rüzgarın gecenin 3'ünde babasının eski dostuyla nasıl bir buluşma yapacağıydı.
Aklıma hiçbir şey gelmiyordu. Bu yüzden adımlarımı biraz daha hızlandırdım. Meydana geldiğimde hiç kimse yoktu. Gerçi saat daha 2.45 ti.. meydanın biraz daha iç taraflarına girip bir banka oturdum.
Birkaç sokak lambası dışında etrafı aydınlatacak hiçbir şey yoktu. Ay'ın üstü bile kara bulutlarla kapatılmıştı.. yaklaşık on dakika sonra bir araba sesi duydum. Hatta birden fazla. 6 araba aynı anda meydana yanaştı.
Arabalar öyle normal arabalar değildi. Filmlerde gördüğümüz yarış arabaları gibiydi. Ben banktan kalkıp ağaçların arkasına geçerken 5 araba daha geldi ve gelişigüzel durdular. Gecenin karanlığıyla resmen bir olan ve zar zor görülen arabanın kapısı açıldı ve içinden Rüzgar indi.
Gecenin 3'ün de bir araba yarışı mı yapacaklardı? Hemde şehrin içinde!! Deli olmalıydı. Olmalıydı demiyorum Deliydi! Diğer sürücülerde tek tek arabalarından çıktılar. Çok samimi oldukları söylenemezdi nerdeyse kimse konuşmuyordu bile..
Rüzgar arabanın kapısına dayanıp beklemeye başladı. Birkaç dakika sonra diğer arabalara benzemeyen daha çok jip gibi bir araba diğerlerine yanaştı ve içinden gecenin bu saatinde bile takım elbisesini üzerinden eksik etmemiş 30 lu yaşlarında bir adam indi.
Rüzgarın babasının eski dostu olduğunu sanmıyordum bunun için fazla gençti ama kesinilikle bir bağları olmalıydı. Rüzgar ve diğer tüm sürücüler adamın etrafına toplandılar. Arabalardan biraz daha uzaklaşık bir köşede bir şeyler konuşmaya başladılar.
İşte benim için bu harika bir fırsattı. Rüzgarın karşısına öylece çıkamazdım. Yoksa sinirden deliye dönüp beni burda bırakırdı. Ya da daha kötüsü sırf beni evime geri götürmek için bu planını bozardı.
Saçma kararlarım listesine bir çentik daha atıp arabaların olduğu yere doğru yürüdüm. Eğilmekten belime ağrı girmişti ama Rüzgarın arabasına ulaşmama az kalmıştı. Açık olan kapıdan içeriye geçip normal arabalara göre daracık olan arka koltuğa oturdum.
Sürücülerin dağıldıklarını ve arabalarına doğru harekete geçtiklerini görünce eğilip koltuğun arasına saklandım. Rüzgar arabaya binip kapısını kapattı ve daha önce yapmadığı bir şekilde kemerini taktı.
Aynı takım elbiseli adam elinde neon sarı bir bayrakla en öne geçti.. ve bayrağı indirdiğinde inanılmaz derecede yüksek çıkan motor sesleri heryeri sarmıştı. Araba çok ani bir şekilde harekete geçince hafifce başımı çarptım.
Gerçekten inanılmaz hızlı gidiyordu.. niye bu arabayı aldığı belli olmuştu. Peki tüm bunlar ne içindi ki? Niye gidip o adamla öylesine konuşamıyordu. Bu çok saçmaydı. Onun burda olmasını geçtim benim burda olmam daha saçmaydı!
Benim şu anda sıcacık yatağımda uyuyor olmam gerekiyordu. Ama şimdi kendimi hızlı ve öfkeli'nin tam ortasında bulmuş gibi hissediyordum. Rüzgar biraz daha fazla gaza basınca motorun çıkardığı ses kulaklarımı doldurdu.
Kafamı bir kez daha koltuğa çarpıp yana düştüm. Araba bir an için yavaşladığında Rüzgar benim varlığımı anlamıştı.. kendimi toparlayıp doğruldum ve dikiz aynasından onunla göz göze geldim. Ah tanrım canımı okuyacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zakkum
Teen Fiction- Sana neden zakkum diyorlar? Yamuk sırıtışı beni kendi dünyasının dışına iterken '' fazla safsın'' der gibi haykırıyordu. - Biraz düşün belki anlarsın papatya. Gözlerimi devirip bana taktığı ve duyduğum en anlamsız lakabı inkar eder gibi...