Parlak floresanlar gözüme girerken önümdeki adamın kim olduğunu anlamakta zorluk çektim. Beyaz gömleği ve elindeki kağıtlarıyla öylece durmuş bana bakıyordu. Yavaşca kıpırdanıp gözlerimi açtım..
'' İyi misiniz?''
'' Başım çok ağrıyor.''
'' Gençlerin bu alkol merakı beni hep hayrete düşürüyor. Bu kadar çok içmemelisin.''
'' Ne olduğunu hatırlamıyorum bile.''
'' Kan testlerine göre konşursam aldığın ağrı kesiciler alkolle birleşince pek hoş sonuçlar doğurmamış.''
'' İlaç aldığımı bile unutmuştum.''
'' Hazal Şaşmaz.. İsmin tanıdık geliyor.''
Etrafıma bakıp hangi hastanede olduğumu anlayınca gülümsedim ve '' Annem hastanenin yılbaşı organizasyonunu yapmıştı. Belki ordan biliyorsunuzdur.'' dedim. Gülümseyerek yanımdaki sandalyeye otururken '' Ah evet. Sen Melda Şaşmaz'ın kızısın.'' dedi. Başımı salladım.
'' Annene haber vermemizi ister misin?''
'' Hayır. Kendisi İzmir'e taşındı ben teyzemle kalıyorum.''
'' O zaman teyzeni arayalım.''
'' Teyzemde annemi ziyarete gitti.''
'' Burda tek başına mısın?''
'' Evet. Kimseyi aramamız gerekmiyor. Ben kendim gidebilirim.''
'' Üzgünüm ama seni tek başına bir yere yollayamam. Ayrıca biraz daha burda kalsan iyi olur.''
'' Neden?''
'' Düştüğünde başını da çarpmışsın. Önemli birşey olduğunu sanmam ama en azından bir saat daha kalsan iyi olur. Hem bu arada kimi arayacağına da karar verirsin.''
'' Dediğim gibi kimseye gerek yok.''
'' Bu hastaneden yalnız çıkmana izin veremem. Şimdi biraz dinlen. Sana başının ağrısı için birşeyler bulayım.''
Kağıtları kenara koyduktan sonra kalkıp odadan çıktı. Yatağın ucunda duran çantamı açıp telefonumu çıkardım. Kimi arayabilirdim ki? Bir kez daha yalnızlığım bir tokat gibi suratıma çarptı. Başka bir seçeneğim olmadığını düşünerek rehberden Berk'in ismini buldum ve aradım. Saatin sabaha karşı 4 olduğunu görmemle yaptığım şeyin saçma olduğunu anlamam bir saniyemi aldı ama o çoktan telefonu açmıştı bile. Sesi daha önce hiç olmadığı kadar endişeli geliyordu.
'' Hazal?''
'' Bu saatte aradığım için çok özür dilerim.''
'' Önemli değil. Birşey mi oldu? İyi misin?''
'' İyiyim. Sadece şey.. Ben hastanedeyim.''
'' Ne!?''
'' Merak edilecek birşey yok gerçekten. Biraz fazla içmişim ve ilaç aldığımı da unutmuşum. Doktor seni burdan yalnız gönderemem diyor ve teyzemde şehir dışında yani kimi arayacağımı bilemedim. Özür dilerim.''
'' İyisin ama dimi?''
'' Evet.. Evet iyiyim.''
'' Tamam ben hemen geliyorum.''
'' Bak eğer müsait değilsen ya da bir sorun olacaksa boşver arayacak birini bulabilirim. Zaten bu saatte seni rahatsız ettiğim için çok utanıyorum.''
'' Saçmalama. Yarım saate orda olurum tamam mı?''
'' Teşekkür ederim.''
Telefonu kapatıp başımı yastığa bastırdım. Gerçekten geliyordu. Bu saatte.. Yüzüme bir gülümseme yayıldı. Kendime gelip doğruldum ve çantamı yanıma çektim. Susuzluktan dilim damağıma yapışmıştı. Çantamdaki şişeyi çıkarırken doktor içeri girdi. Suyumdan bir yudum alırken gülümseyerek '' Merak etmeyin su.. Vodka falan değil yani.'' dedim. Gülerek elindeki ilacı yanımdaki masaya bırakırken sandalyeye oturdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zakkum
Teen Fiction- Sana neden zakkum diyorlar? Yamuk sırıtışı beni kendi dünyasının dışına iterken '' fazla safsın'' der gibi haykırıyordu. - Biraz düşün belki anlarsın papatya. Gözlerimi devirip bana taktığı ve duyduğum en anlamsız lakabı inkar eder gibi...