Dışarıdan gördüğün meleğimle oynarsan, içimdeki şeytan hayatını sikip cehenneme çevirir.
Victor Hugo
Rüzgarlan uğultusu ile uyandım. Bazıları yağmur yağınca veya rüzgar esince uyabiliyordu. Ben onlardan değildim. Rüzgar oldukça şiddetliydi. Üşümüştüm. Ellerim soğuktu. Gözlerim tüm gece ağlamaktan şişmişti.
Kapıyı korkarak açtım. Savaş yoktu. Etrafa göz gezdirdim. Oldukça düzenliydi. Gözlerim yatağın üzerinde durdu. Siyah bir poşet vardı. Üzerinde bir de not vardı. Poşetin yanına gittim üzerindeki notu okudum. ''Bir duş al.'' Başta sinirlendim kendi kokumun farkına varınca poşeti elim alıp banyoya gittim. Küçük bir banyoydu. Küçük bir tahta dolabı da vardı. Sıcak suyun altına girince huzura kavuşmuş gibi hissettim.
Üzerime poşetteki kıyafetleri geçirdim. Bana tam olmuşlardı. Buz rengi bir pantolon ve kazak. İçeriye doğru geldim. Soba yanıyordu. Ama banyoya girmeden öce yanmıyordu. Savaş mı gelmişti? Sobaya yaklaştım ve saçlarımı kurutmaya çalıştım. Saç kurutma makinesi aramak saçmalıktı. Yarım yamalak kuruşmuş saçlarım ile cama yaklaştım. Rüzgar hala devam ediyordu.
Elektriklerin kesilebilme ihtimali ile boğazıma bir yumru oturdu.
Yüksekten, böceklerden veya sürüngenlerden korkmazdım. Ama karanlık benim için bir felaketti. Aslında karanlıktaki şeyden korkardım. Kulağa çocukta gelebilir ama korkuyorum.
Mutfağa doğru gittim. Bu da neydi? Kilim kenara itilmiş ve tahta bir kapı yukarı doğru açılmıştı. Aşağıya doğru inen merdivenler vardı. Merdivenlerden aşağı inmeye başladım. Burası bodrum katı gibiydi. Az ışık alıyordu. Havasız gibiydi. Etrafa incelemeye başladığımda gördüğüm manzara karşında bir kez daha şok oldum.
Savaş elindeki demi çubukla aşamalı bir oyun oynuyor gibiydi. İki eliyle çubuğu sıkıca tutmuş ve yerinden kaldırıp üsteki yerine yerleştirdi. En üste vardığında barfiks çekmeye başladı. Üzerinde tişörtü yoktu. Geldiğimi fark etmemişti. Fark edilmeden geri çıktım. Az önce gördüklerimi unutmaya çalışıyordum. Mutfaktan tekrara içeri geçtim. Soba içerisini fırın gibi yapmıştı. Aşırı sıcağın verdiği uyku ile uyumaya başladım.
Birinin kolumdan çekmesi ile uyandım. Savaş kolumdan çekiyordu. Uyku sersemliği ile kalktım. Saat kaçtı? Gördüğümde şok olmuştum. Akşam olmuştu. Dışarıda oldukça büyük bir ses vardı. Şimşek çakıyordu. Ağaçların da garip sesi vardı. Etraf karanlıktı. Kahretsin! Savaş beni çekiştirerek mutfağa, bodruma inen yere getirdi. Salak ayağına yatmayı düşünürken;
''Buraya inmemenin cezasını da keseceğim.''
Beni fark etmişti. Ses çıkarmadan arkasında indim. Burası soğuktu. Etrafı aydınlatmak için birkaç mum konmuştu. Neden indiğimizi anlamamıştım. Nedenini sorduğumda aldığım cevap ile oturduğum deri koltuğa sinmiştim. Camların üzerimize doğru patlama ihtimali varmış.
Elindeki kitabı okuyordu. Kitaba dikkatlice baktığımda benim okuduğum kitap olduğunu anladım. Ceza''Görkemli Ölüm'' Acaba sorsam anlatır mıydı? Saçmalama Yankı! Aşağı neden indiğimizi sorduğumda nasıl terslediğini unutmamıştım. Burası soğuk olduğundan uykumda kaçmıştı. Üstelik çişim vardı. Sıkışmıştım. Ayaklarımı sallamaya başladım. Savaş'a baktığımda bana bakıyordu.
''Kes şunu.''
Kesmeye çalıştım ama bu mümkün değildi.
''El feneri al ve git.''
Eliyle el fenerini gösterdi. Demesi kolaydı. Karanlıktan korkan biri elinde fener bile olsa yine korkardı. Havada cabası. Yerimden kıpırdamadım. Kitabını sertçe kapatarak;
''Senin derdin ne? Şunu yapmayı kes yoksa ben durdururum.''
''Sıkıştım.''
Dedim mırıldanırcasına.
''Fener orada duruyor.''
''Korkuyorum.''
Dedim. İçime kaçmış bir ses tonu ile. Kafasını geriye attı.
''Karanlıktan?''
Evet, anlamında kafamı salladım.
''Neden?''
Bu nasıl soruydu?
''Bazıları karanlıkta yalnız kalmaktan korkarlar ve yanında biri olunca korkmazlar. Ben daha farklıyım. Karanlıkta biriyle kalmaktan korkuyorum. Karanlıktaki o şeyin bana...''
''Akluofobi.''
Ne dediğini anlamamıştım. Ayağa kalktı ve feneri aldı. Kafamı öne eğip arkasından yürüdüm. Lavaboda işimi bitirdikten sonra hızlıca çıktım. Korkuyordum ve kalbim hızlıca atıyordu. Kapının pervazına yaslanmış bir şekilde duran Savaş'a baktım. Yalandan bir öksürük takındım. Bana döndü. Mutfağa yöneldiğimizde mutfağın camına kütüğe benzer bir şey çarptı. Rüzgar bu kadar kuvvetli miydi? Yerlere dökülen cam parçaları ile benim çığlığım bir olmuştu.
Cam parçalarından korunmak için yüzümü kapattım. Korkmuştum. Olduğum yere çöktüm. Nefes? Ne zamandan beri nefes almıyordum? Derin bir nefes aldım. Gözlerim doluyordu. Burası hem sıcak hem de soğuktu. Net değildi? Net göremiyordum.Başım dönüyordu.Son duyduğum Savaş'ın sesiydi.
''Yankı, bana bak. Yankı. Panik atak geçiriyorsun. Korkmana gerek yok. Burası benim karanlığım Yankı. Karanlıktaki o şey benim. Şimdi, bana bak.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KATİL
Mystery / ThrillerO yıl, bahar fırtınaları çok uzun ve şiddetli geçti. Birçok ceset bulundu. Ve hepsinde K.B. işareti vardı. O, bir katil... Kahverengi gözlerinin ardında karanlık düşünceler besliyor. Karanlık zihnini aydınlatan tek şey kan. P...