Kafam cam kırıklarıyla dolu doktor. Bu nedenle beynimin her hareketinde düşüncelerim acıyor...
Oğuz Atay, Tehlikeli Oyunlar
Yankı'dan...
Sıcaklık kaç derece bilmiyorum fakat hissettiğim yüzdü. Savaş'ın belime attığı, ölü gibi duran kolunu üzerimden çekip attım. Gece boyunca terlemiş olmalıyım ki giysilerimin yakaları ıpıslaktı. Odanın camına doğru ilerleyerek içeriye biraz hava girsin diye pencereleri sonuna kadar açtım Lakin dışarıdaki hava içeridekinden daha sıcaktı.
Savaş'ın kolunu neredeyse teperek atmama rağmen hale uyuyordu. Sessizce, parmak uçlarımda yürüyerek banyoya gittim. Enseme, yüzüme su vurarak kendime gelmeye çalıştım, bu ne sıcaktı! Sıcaktan yakınmalarım Lamia'nın odasına gizlice girip yeni giysiler beğenene kadar devam etmişti. Kızın giysileri rengârenk olduğundan içinde koyu bir şey bulmak samanlıkta iğne aramaya benziyordu. Ancak başardım, üzerinde ne yazdığını umursamadığım koyu lacivert bir tişört ve pijama niyetine giyilen şortlardan giymiştim. Belimden kaymaması içinde lastik kısmına geçirilen ipleri sıkmış ve düğümlemiştim.
Hareket ederken bile sıcaklayan bu ortamda kendimi zorlukla alt kata attım. Üst kata oranla daha serin olduğunu savunabilirdim ama mutfağa girince fikrim yeniden değişti. Yemek pişirmek için de hava çok sıcaktı. Lamia beni görür görmez işini bıraktı ve bana sarıldı. Dudaklarında buruk bir gülümsemeyle gözlerimin içine bakıyor ve iyi olup olmadığıma emin olmak istiyordu.
Kendimi zorlukla ondan kurtardım. "İyim, bak ayaktayım." dedim onu ikna etmeye çalışarak. İstemeye istemeye inanmış gibi yaparken ben de kendi korkularımı düşünüyordum.
Geri dönerken her şey aynı ama yola çıkarken olduğundan biraz farklı görünür ya çünkü tersten bakıyorsunuzdur. Hah, tam da öyle hissediyorum şimdi. Kalbim şu anda normal çalışıyordu ancak her an o yoldan geri dönebilecek kadar zayıf olduğunu hissedebiliyordum. İçimde ölmeye başlayan organların ilki olacak gibiydi ve gerisi çorap söküğü gibi gelecekti.
Dün gece herkesi korkuttuğum kadar kendimi de korkutmuştum ve Savaş'ın bir daha Tunç'un beni görmesine izin vermeyeceğine emindim. Artık oldukça kendimde olduğuma göre beni azarlama ve bana ceza verme evresine girebilirdik. Lamia'ya yardım etmeye koyuldum. Savaş kasırgasını düşünmek terleme hızımı ikiye katlıyordu.
Lamia bugün yine çok şıktı. Ellerindeki morluklara yakışmayacak kadar süslü püslü giyiniyordu. O morlukları taşıyan birisi Savaş gibi olmalıydı. Tehlikeli görünümünün hakkını vermeliydi ama Lamia tehlikeli kısmını örtbas etmeye çalışıyor gibiydi. Siyah, yüksek bel mini eteğinin içine sıkıştırdığı kolsuz gömleğinin de iki üç düğmesini açmayı ihmal etmemişti. Saçlarının yarısını salık bırakıp gerisini de topuz yapmıştı. Her zaman ki gibi üç kat sürdüğü siyah rimeli onda ilk dikkat çeken noktaydı.
Mutluluğumu noktalayan durum Savaş'ın merdivenlerden inmekte olduğunu bildiren ayak sesleriydi. Buzdolabının içine girmeyi bile düşündüm, oldukça geniş bir buzdolabıydı. Sığabilirdim ve tenimi yakıp beni esmerleştiren güneşten biraz uzak kalabilirdim. Mutfağa girer girmez havanın sıcaklığından rahatsız oldu ve nere ara duş aldığına anlam veremedim.
"Senin kliman yok muydu?" diye Lamia'ya sordu. Beni hep es geçer diye dua ettim. Görünmez biriymişim gibi masayı hazırladım.
"Tamir edersen var," dedi Lamia omzunun üzerinden geriye baktı. Sonra çırptığı yumurtaları tavaya döktü.
"Bugün hallederim," dedi ve gözlerini ovdu Savaş. Uykusu olan bir çocuk gibi göründüğünün farkında değildi. Sonra gözleri beni buldu, baştan aşağıya süzdü. Bakışlarının rahatsız ediciliğinden çok göz renginin tonundan daha fazla rahatsız oluyordum. Güneşte tam gözlerine vuruyor ve göz rengini açıyordu. Kızması, en azından bir şey söylemesi için karşısına dikildim. Dün gece kuduruyordu, o fırtına bir gece de sönmezdi. Lakin süt dökmüş kedi gibi sessizdi, yerine geçip oturdu ve kahvaltıya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KATİL
Mystery / ThrillerO yıl, bahar fırtınaları çok uzun ve şiddetli geçti. Birçok ceset bulundu. Ve hepsinde K.B. işareti vardı. O, bir katil... Kahverengi gözlerinin ardında karanlık düşünceler besliyor. Karanlık zihnini aydınlatan tek şey kan. P...