RUH

16.9K 785 274
                                    

İnsan kendi felaketine tahammül edebilmesi büyük bir hünerse, başkalarının felaketini paylaşabilmesi daha büyük bir hünerdir.

Joseph Joubert 

Asla bitmeyeceğine inandığım şeyler,aslında başlamış olması bile mucizeydi. Ve ben ilk defa ağlayarak gülümsüyordum. Hala hayattaydım.

Omuz ağrım çekilir hala gelmişti ama baş ağrım beni delirtiyordu. Cılız gün ışığı odayı doldururken önüme düşen saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdım. Ama onların orada kalmamak gibi bir inadı vardı. Tekrar gözlerime doğru hücum ettiler.

Doğruldum. Gözlerim yeni uyanmanın etkisiyle net göremiyordu. Hemen yanımdaki masaya tutunarak dengemi sağlamaya çabaladım.

Kısa süre içerisinde de sağladım. Yüzümü yıkamam ve jöle kıvamına gelmiş beynimi canlandırmaya ihtiyacım vardı.

Kapıyı hafifçe araladım. Gri saçlı adam ve Savaş konuşuyordu. Kapının arkasına saklanıp ne konuştuklarını dinlemeye başladım. Beynimin canlanması için yüzümü yıkamama bile gerek kalmamıştı.

"Hipotermi olabilir mi?"

Savaş, kafasını olumsuz bir şekilde salladı. Saçları birbirine girmişti. Bir kaç gündür tıraş olmamıştı.

"Hipotermi, soğuk suya maruz kalmanın tetiklediği bir şeydir."

Onda nefret ettiğim özellikleri sıralasaydım, kesinlikle ilk sıraya tıbbi konuşmasını yazardım.

"Hipotermi, otuz yedi santigrat derece, normal olan vücut sıcaklığının otuz beşe santigrat derecenin altına düşmesidir. Önce donma hissi daha sonra da ölüm gelir."

Benim kadar da gri saçlı adam onun tıbbi konuşmasından rahatsız olmuştu. Savaş su değmemiş saçlarına elini daldırdı. Hafifçe gülümseyerek konuşmaya devam etti.

"Bunu durdurabileceğimi sanmıyorum."

"Durdursan iyi olur Melek. Sinirlerimi bozmakta oldukça iyisin."

Savaş kapının kanadına yaslandı. Onun birisiyle bu şekilde konuşacağını tahayyül bile edemezdim. Bu garipti. Savaş değiş tokuş yapmaya gittiğimizde bile soğuk kanlılığını korumuştu. Ama şimdi farklı biriydi.

"Herkesin bir hobisi olmalı, benimki de seni huzursuz etmek."

Gri saçlı adam ters bir şekilde baktı. Gömleğinin üst kısmında kalan iki düğmeyi ilikledi. Daha önemli konulara değer veriyordu. Elindeki gazeteyle Savaş'a döndü.

"Kızı rehin alalı haftalar oldu ama hala gazetedeki yerini koruyor. Değerini bu kadar uzun süre koruyan bir haber görmemiştim."

Savaş sadece kaşlarını kaldırmakla yetindi. Yüzünü zar zor olsa da görebiliyordum. Az önceki kadar keyifli değildi. Birden yüzü düşmüştü. Bunu yapabildiğim için kendimle gurur duydum.

"Benden daha iyi biliyorsun, Savaş."

Neyi der gibi ona bakmayı sürdürdü. Gri saçlı adam dikkatini Savaş'a verdi.

"İnsan beyni, kendine zıt olan karakterlere hoşlanmaya meyillidir."

Savaş'ın bir kıza aşık olduğunu gözlerimin önünde canlandırdım. Bu komikti. Çünkü o çok mesafeliydi. Soğuktu ve ürkütücüydü.

"Ben çocuklarla uğraşmam."

Bana çocuk demesi sinir bozucuydu. Ben tam yirmi yaşında olmuştum. Görende onu kırklı yaşlarında sanırdı. Ruhunu bilmem ama yüzü gençti. Tahminen yirmi iki veye yirmi dört yaşındaydı.

KATİLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin