Bazı insanlar,dünyanın alevler içinde kalışını seyretmek ister.
Alfred Pennyworth
Az önce Savaş Melek benden özür dilemişti. İma ettiği kadar karanlık birisi değildi.
Yeni bir hareketlilik olmuştu. Tahta dolapların ses gelince onlara çarptığını anladım. Gözlerimi açarak etrafa baktım. Gitmişti. Birazdan hava iyice kararacaktı. Elektrik yoktu. Savaş büyük bir ihtimal bir yerde yığılmış, uyuya kalmıştı. Gözlerimi kapatıp kendimi uykuya teslim ettim.
~~~
Yanağıma değen sıcaklık ile hızlıca doğruldu. Savaş elinde kupayı yanaklarıma değdirmişti. Uyuduğumu görüyordu. Elimle yanağımı yokladım.
''Uyanabildin.''
Saat kaçtı bilmiyordum ama çok az uyuduğumu biliyordum. Etrafa göz gezdirdiğimde saatin öğleni geçtiğini gördüm. O kadar nasıl uyuyabilmiştim? Battaniyeyi üstümden atıp merdivenleri tırmandım. Bu merdivenlerden hoşlanmamıştım. Oldukça yorucuydu buradan üst kata çıkmak.
Ahu'nun çoğu kız çocuğunun sahip olmak isteyeceği odasına girdim. Giysi dolabının en dibine attığım paketi elime aldım. Lavaboya gidip işimi hallettim. Ellerimi yıkarken aynaya düşen görüntüme baktım.
Bakımsız saçlar ,solmuş ten rengim de parlayan yeşil gözler,kurumuş dudaklar ile oldukça çirkindim. Bu durumda güzelliği umursayacak değildim. Ellerimi yıkadıktan sonra pantolonuma silmek zorunda kalmamıştım. Havluya ellerimi kuraladıktan aklıma gördüğüm o işlemeli beyaz mendil geliyordu. "K.B." harfleri beynimin sınırlarını zorluyordu. Bu sorumun cevabını öğrenecektim. Sadece biraz zaman alacaktı.
Ahu'nun odasına geri döndüm. Gözlerimi alamadığım düdük masanın üstünde öylece duruyordu. Yanındaki çakıyı alıp arka cebime attım. İşime yarayacağını düşünüyorum. Düdüğü elime alıp incelemeye başladım.
Babamın böyle şeylere yeteneği yoktu. Bende böyle şeylere özenen birisiydim ve bu düdüğü istiyordum.
Önce tamamlanması gerekiyordu. Yerine geri koydum. Kafamı duvarlara vurmak istediğim bir baş ağrısı belirdi.
Lanet olası bu ağrı nereden çıkmıştı! Elimle alnıma biraz masaj yapıp geçmesini diledim. Genelde doğal yollarla geçmesini sağlardım ama ilaç almadan geçmeyecek bir ağrıydı. Mutfakta ağrı kesici bulabilirdim belki. Merdivenlerden aşağı hızlıca inip küçük mutfağa baktım. Dolapları karıştırmaya başladım. Tencerelerin arasında ağrı kesici arıyordum.
''Gidiyoruz!''
Savaş'ın sesi kulaklarıma aldığında açtığım son çekmeceyi hızla kapattım.
''Ağrı kesici var mı?''
Giymek üzere olduğu ceketi yavaş bir şekilde yanındaki koltuğa koydu. Meraklı gözlerle mutfaktaki raftan bir kutu çıkardı. Bende kapıya yaslanmış şekilde onu izliyordum. Ne yaptığını biliyordu. Tabii ki biliyordu. Burası onun eviydi.
Elindeki kutuyu bana attığında yani fırlattığında son anda havada yakaladım. Kutuyu açıp içinden pembe bir hap aldım . İlacın rengi hoşuma gitmişti. Su yardımı ile ilacı yuttum. Umarım çabuk etki ederdi. Mutfaktan çıktım.
''Nereye gidiyoruz?''
''Gidince görürsün.''
Peşine takıldım. Soğuk havayı gören bedenim kaskatı kesildi. Ellerimi hissetmiyordum. Parmaklarım soğuğun etkisiyle kıpırdamıyordu bile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KATİL
Mystery / ThrillerO yıl, bahar fırtınaları çok uzun ve şiddetli geçti. Birçok ceset bulundu. Ve hepsinde K.B. işareti vardı. O, bir katil... Kahverengi gözlerinin ardında karanlık düşünceler besliyor. Karanlık zihnini aydınlatan tek şey kan. P...