Hafif acılar konuşabilir ama derin acılar dilsizdir.
George Sand
Yankı'dan...
Çıldırmak üzereydim. Bir şeyler öğrenmek zorundaydım. Neler olup bitmekteydi? Sorularımın cevabını alacaktım. Ne olursa olsun öğrenecektim. Bunca zamandır sadece oturmuştum. Şimdi ise ayaklanma sırasıydı. Sonum buzlu bir suda boğulmak değildi.
Yataktan doğruldum. Etrafa göz gezdirdim. Savaş etrafta yoktu. Bu normalde iyi bir şeydi ama şimdi ise onun burada olmasını istiyordum. Sorularımın cevabı ondaydı.
Yanımda duran bardaktan biraz su içtim. Su içimdeki yangını söndürememişti. Hiçbir şey artık söndüremezdi. Saçlarımı karıştırarak kalktım. Kapının sesi ile oraya döndüm.
Düşünceli bir şekilde gelen Savaş'a baktım. İnatçı bir o kadar kararlı gözüküyordu. Bana aldırmadan oturdu. Eliyle yüzünü ovuşturdu. Aklımda dolaşan sorulara engel olamadan ona döndüm.
''Ahu neden burada değil?''
Bana bakmadı bile. Duymuyor,görmüyor ve hissetmiyor gibiydi.
''Bir açıklamayı hak ediyorum!''
Sert bakışları üzerimde kitlendi. Konuşmadı. Sadece baktı. Gözlerindeki karanlık beni esir aldı.
''Konuşmalısın. Konuşmazsan,bir şeyler anlatmazsan çıldıracağım.''
''Ne anlatmamı istiyorsun?''
Durgun bir şekilde konuştu. Mimikleri dahi oynamamıştı.
''Oradan tek başına sağ kurtulman imkansız. O kadar adamla başa çıkman imkansız.''
''Kaç kişi olduklarını nereden biliyorsun?''
''Seslerden.''
''Karanlıktan korktuğunu sanıyordum.''
''Ödüm patlıyor.''
''Dayın yardım etti.''
Ayağa kalktı ve pencereden dışarı baktı. "Dayın yardım etti." Sözler beynimde tekrar ediyordu. Bu doğru muydu? Hayır değildi. Olamazdı. Dayım bir kez daha beni onun ellerine bırakmazdı.
Nefesimi düzene sokmaya çalışarak;
''Yalan söylüyorsun. Dayım orada olsaydı beni kurtarırdı.''
''Pek vaktinin olduğu söylenemezdi.''
''Yalan!''
"Pek vaktinin olduğu söylenemezdi." Bu cümledeki anlam neydi? Onu öldürmüş müydü? Dolan gözlerime engel olamadım. Kafamı hızla yana çevirdiğimde soba için hazırlanmış kütük parçalarını gördüm.
Kendime güveniyordum. Ben güçsüz değildim. Sessizce kütük parçalarından birini aldım ve Savaş'ın ensesine vurdum. Yere yığıldı. Yıkılamaz,güçlü imajı bir anda gözlerimin önünde yıkılmıştı.
Hasar alması veya ölmesi umurumda değildi. Kapıya doğru koştum. Kitliydi. Anahtarı aramak için etrafa göz gezdirdim. Masanın üzerinde parlayan anahtarları aldım. Bir sürü anahtar vardı. Ellerim titriyor ve net göremiyordum. En son denediğim anahtar ile kapıyı açtım.
Ne yapacağımı bilmez halde etrafa baktım. Afallamıştım. Ormana gitmemem gerektiğini önceki deneyimlerimden biliyordum. Yola doğru koştum. Savaş'ın arabası buradaydı. Eğer araba ile gidersem beni yakalama ihtimali neredeyse yoktu.
Tek sorun benim araba kullanmayı bilmiyor olmamdı. Defalarca izlemiştim. Başarabilirdim. Deli gibi atan kalbim susmuyordu. Kendimi cesaretlendirmek için "fren ve gaza aynı anda basma yeter." Diyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KATİL
Mystery / ThrillerO yıl, bahar fırtınaları çok uzun ve şiddetli geçti. Birçok ceset bulundu. Ve hepsinde K.B. işareti vardı. O, bir katil... Kahverengi gözlerinin ardında karanlık düşünceler besliyor. Karanlık zihnini aydınlatan tek şey kan. P...