İnsanı yoran hayat değil, taşıdığı maskelerdir.
Shakespeare
Bu sabah uyanıp benim için her şeyin hala aynı olduğunu fark ettim. Bunun beni şaşırttığı günler artık geride kalmıştı. Her sabah aynı cehenneme uyanıyor ve her gece, sabah burada olmama umuduyla başımı yastığa koyuyordum. Biraz değişiklik fena olmaz diyorum ancak en iyisi bu. Cellât'ın yanında olmakta bir değişiklikti ancak benim istediğim tarzda değildi.
Parmaklarıma dokunan güneşin yumuşaklığı odaya da bu kadar nazik davranmamıştı. Cehennem kuyularından birinde olduğumu sandım. Son günlerde hava durumu iyice güvenilmez olmuştu. Daha dün yağmur yağıyordu, bugün ise kavruluyordum. Üzerimdeki örtüden hemen kurtuldum. Birde iki kişi uyuyorduk, iki kat daha sıcak demekti bu. Savaş da yanımda uyumak için ısrar edeceği geceye nokta atışı yapmıştı.
Gözlerimi ovuşturup üzerimden sabah mahmurluğunu atmaya çalışıyordum. Sırtımın üzerine yuvarlanarak Savaş'ın ne yaptığına bakacakken çoktan uyandığını fark ettim. Kocaman kahverengi gözleriyle bana bakıyordu. Göz bebekleri her zamankinden daha büyüktü ve sakalları çenesinde hemen bitivermişti. Babamın sakalları bile onunki kadar çabuk uzamıyordu. Acaba ne zaman uyanmıştı? Benim kadar uykulu gözükmüyordu.
"Günaydın," dedi yüzüne yansıyan çarpık bir gülümsemeyle.
"Günaydın," dedim. Dudaklarım onun kadar kıvrılamamıştı. Sebebi kanlanmış bandajlarıydı.
Gözümün nereye kaydığını hemen fark etmişti. Muhtemelen onu uyandıran ağrısıydı. Neden alt kata inip Lamia'dan bandajlarını yenilemesini istemiyordu ki? Acı çekmek onun bir hobisi değildi.
"Onlar pek de iyi görünmüyor," dedim ve beni esir alan gözlerinden kurtaramadım kendimi.
"Bu gün Aslan'a gideceğim. O bakar. Birde yeni silah almam gerekecek," dedi elini saçlarının arasına sokup dağınık olan saçlarını biraz daha karıştırdı.
"Yeni bir silaha kavuşmanın bu kadar erken olacağını beklemiyordum," dedim ve gözlerimi çaresizce ellerimde gezdirdim.
"Çiçek toplayıp, kelebek avlamıyoruz ya burada," dedi bana kızarak.
Normalde bu sözlerinden sonra biraz daha suratımı asıp omuz silkelemem gerekirdi ancak suratımdaki salakça gülüşü silemiyordum. Bu aslında birazda şeytaniydi. Yine hınzırlığım tutu ve bu Savaş'ın hiç hoşuna gitmedi. Neden kızdığımı merak ediyordu, gözleri fıldır fıldırdı.
"Ne?" Suratımdaki ifadeyi sorguluyordu.
"Üzgünüm," dedim ve ciddi bir hal almayı denedim ancak bu sefer kahkahalarla güldüm. Kendimi kontrol edemiyordum. "Seni çiçek toplarken hayal ettim de," dedim ve elimi karnıma bastırdım.
"Bu kadar komik olan bu mu?"
"Birde çiçeklerden taç yaparken," dedim. Gülmekten kıpkırmızı olduğuma eminim.
"Beni böyle şeylere alet etme," diyerek huysuzlandı. O da kendini hayal etmiş olmalıydı. "İlla da hayal edeceğim diyorsan sana bir iki güzel fikir verebilirim," diyerek bel altı konuştu. Bu intikam alma yöntemiydi.
Yüzümdeki gülüşü silemedi, hazır cevap veresim tutmuştu. "Giysilerini çıkartıp kasıla kasıla yürürken striptiz yapman gibi mi?" diye sordum çokbilmiş bir ifade takınarak.
Kafasını çevirip, gözlerini kısarak bana baktı. Lamia ile kardeş gibiyiz diyordu ancak ondan striptiz yapmasını istemek pek kardeşçe bir istek değildi. Aklından geçirdiklerini gözlerinde alevlenmeye sebep oldu ve yüzümdeki gülüş silindi. "Ne var?" diye sordum ancak çok geç gibiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KATİL
Mystery / ThrillerO yıl, bahar fırtınaları çok uzun ve şiddetli geçti. Birçok ceset bulundu. Ve hepsinde K.B. işareti vardı. O, bir katil... Kahverengi gözlerinin ardında karanlık düşünceler besliyor. Karanlık zihnini aydınlatan tek şey kan. P...