Kötüler ne kadar zarar verirlerse versin, en büyük zarar iyilerden gelir.
Dostoyevski
Özgür'den...
Ahuyu mecburen ofisime getirmiştim. Deri koltukların üstünde uykuya dalmıştı. Masama oturdum. Savaş Melek'in adımlarını tahmin etmeye çalışıyordum ki telefonum çaldı. Bu telefonu çöpe atmayı düşünüyordum. Ama yeğenim Yankı bana nasıl ulaşacaktı? Sırf onun için sabrediyorum. Telefonu açtım.
''Efendim Yankı.''
''Beni almaya gelmeyecek misin dayı ? ''
''Ah unutmuşum. Hemen geliyorum.''
''Gerek yok sen gelene kadar ben eve varmış olurum.''
''Emin misin? İstersen-''
''Gerek yok dayı. Görüşürüz.''
Diyerek telefonu yüzüme kapattı. Yorgundum. Birde Ahu Melek'le uğraşmak zorundaydım. Yankı'yı çok boşluyordum. Yankı benim kız kardeşimin kızı. Trafik kazasına ölen kızı kardeşimin. Kardeşimin vasiyeti üzerine Yankı'ya iyi bakmam gerekiyor. Bunu hiç beceremesem de.
Ellerimi kafama götürdüm. Saçlarımı karıştırdım. İlk karşılaşmamızda Ahu'nun elinden çektiğim defteri elime aldım. Tüm ipuçları yazdığım deftere baktım. Gözden kaçırdığım bir şeyler vardı. Ama neydi onlar? 15 dakikadan uzun bir süre bunu üzerinde çalıştım. Sonuç alamayınca bıraktım. Koltukta uyuyan genç kadına baktım. Yani Ahu'ya. Onu bu oyuna dahil edebilir miydim? Bu onu yıpratır mıydı? Savaşı daha vahşi yapar mıydı?
Beni derin düşüncelerden alan tekrar alan telefonum oldu. Telefonu açtım. Ses gelmiyordu. Şüphelendim.
''Alo, orada mısın?''
''Pek de naziksin Özgür ÖZCAN!''
Özcan'ı oldukça belirgin ve vurgulu söylemişti.
''Telefonuna attığım mesajı anlamadın mı hala? Şimdi kapatıyorum. Sende mesajlarına bak.''
Telefonu yüzüme kapattı. Neyden bahsediyordu bu piç? Mesajı açtım. Gözlerim doğru mu görüyordu? Arabanın bagajına bayılmış bir vaziyete duran Yankı mıydı? Evet oydu. Pislik herif! Çalan telefonu titreyen elimle açtım.
''Seni bulduğum yerde öldüreceğim! Duydun mu? Öldüreceğim!''
Diye bağırdığımda Ahu uyanmıştı. Endişeli bir şekilde bana bakıyordu.
''Bu Pazar sen bana Ahu'yu getireceksin bende sana Yankı'yı vereceğim.''
Telefonu kaptı. Sinirden ne yapacağımı bilmiyordum. Telefonu cebime koydum. Ceketimi alarak hızlıca ofisten çıktım. Sahile gittim. Banklardan birine oturdum. Rüzgarın sesini dinledim büyük bir çaresizlik ile.
''Savaş mıydı arayan?''
''Beni takip etmekten vazgeçmeyecek misin?''
Dedim. Gerçekten öyle idi. Sürekli peşimden geliyordu.
''Ne söyledi?''
''Sana anlatmak zorunda değilim!''
Diyerek tersledim. Ağlamaklı bir ses tonu ile konuşmaya devam etti.
''Hiçbir şey yapmıyorum. Yapamıyorum. Artık onu durdurmak istiyorum. Lütfen bana yardım et.''
Ağlıyordu yanımda. Bana yalvarıyordu. Ona bakmadan;
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KATİL
Gizem / GerilimO yıl, bahar fırtınaları çok uzun ve şiddetli geçti. Birçok ceset bulundu. Ve hepsinde K.B. işareti vardı. O, bir katil... Kahverengi gözlerinin ardında karanlık düşünceler besliyor. Karanlık zihnini aydınlatan tek şey kan. P...