Öğrendikten, sevdikten sonra daha çok acı çekeceksiniz.
F.Garcia Lorca
Uyumak ve uyumamak arasında bir yerdeydim. Arabanın hafif sarsılmasıyla gözlerimi tamamen açtım. Savaş arabanın dışında hakaretli bir şekilde bir şeyler söylüyordu. Kapıyı açıp çıktığımda daha önce duymadığım birkaç küfür duydum. Onu bu kadar sinirlendirebilecek her ne ise o şeyi bulup tebrik etmek istiyordum.
Saçları birbirine karışmıştı. Tatlı bir meltem ile saçlarım yüzüme doğru geldiler. Yüzümün gıdıklanması ile saçlarımı geriye doğru ittim. Merakıma yenilerek;
''Ne oldu?''
''Yürüyeceğiz.''
Onu izlemeye devam ettim. Arabada bir sorun olmalıydı.
''Önden sen gidiyorsun.''
''Ben yolu bilmiyorum. Arkadan seni takip ederim. Önden sen git.''
''Emirleri,''
Hızlıca bana dönüp suratını benimkiyle yakınlaştırdı.
''Sen vermiyorsun!''
Telaşla sindim. Bana dik dik baktığı süre zarfında tırmaladığım her yerim sızlamıştı. Önden yürümeye başladım. Arada yön belirten cümleler kuruyor ve hangi yöne doğru ilerlemem gerektiğini gösteriyordu.
Onun görsel hafızasına hayran kalmıştım. Gördüğü hiçbir şeyi unutmuyordu. Yüzü, hiçbir şey yansıtmıyordu. İçimdeki ses onun sırlarını öğrenmemi söylüyordu. Zayıf ve kırılgan yanları,sevip sevmediği şeyleri bilmek istedim. Keşfettikçe öğrenecek, derine inecektim.
''Hiç görsel zeka testine girdin mi?''
''Evet.''
''Sonuç?''
''Testi geçecek kadar başarılı.''
Testi geçmişti. İşte bunu beklemiyordum. Aslında soruma cevap vereceğini bile beklemiyordum.
Ekili tarlaların orada sesler duyduk. Ben umutla gözlerimi Savaş'a çevirdim. Bundan mutlu olmamıştı. Tarladan beyaz sakallı ton ton bir dede çıkınca sevinçten havalara uçacaktım. Kurtulabilirdim.
Sevincim fazla uzun sürmedi. Olası bir gelecek düşündüm. Eğer olanları o adama anlatırsam bana yardım etmek isteyecekti. Savaş buna izin vermeyecek ve olası bir tartışmaya gireceklerdi. Adam yaşının gereği güçsüz düşecekti. Hiç gerek yokken başka birinin ölümüne sebep olamazdım.
Savaş elini omzuma attığında ona irkilerek baktım. Yaşlı adam bizimle konuşuyordu.
''Gençler,sizi ilk defa burada görüyorum.''
''Arabamız bozuldu bizde eve gitmek için yürümeye başladık.''
''Siz?''
''Ben ve kız kardeşim.''
Kız kardeş? Nişanlım demesinden daha iyiydi. Onun yalanına bir cinayet daha eklenmesin diye ortak oldum. Yüzüme sıcak bir gülümseme kondurdum.
''Hiç benzemiyorsunuz. Nerede bu dağ evi gelin sizi bırakayım?''
''Çok iyi olurdu.''
Savaş, sırtıma bir yumruk geçirdiğinde ona sertçe baktım.
''Köyün çıkışına bıraksanız yeter. ''
''Sen bilirsin delikanlı. Hava durumu yağmurlu diyor büyük ihtimal elektrikler kesilir.''
Elektrikler kesilir. Hayır. Bir kez daha buna katlanamazdım. Ten rengimin değiştiğine emindim. Yaşlı adamın kırmızı traktörüne bindik. Yol boyunca havada oldukça büyük bir gerilim vardı. Bu beni ürkütüyordu.
''Buralardaki dağ evlerine uzun zamandır gelen kimse yoktu.''
''Annem ve babamın yazları geçirdiği mekanı görmeye geldik. Kardeşim çok ısrar etti.''
''Anladım evladım. Keşke gelecek daha iyi bir mevsim bulsaydınız. Bu aylarda oldukça elektrik kesilir. Fazla lodos var.''
Yaşlı adam bizi köyün çıkışına kadar bıraktı. Dağ evine kadar yürümek zorunda kalmıştım. Ayaklarım ağrıyordu. Yolculuk boyunca sert mizacını yüzünden eksik etmemişti.
Gizem kelimesini ele alırsak,ruhunun her yerini kaplamış gibiydi. Ne hissettiğini,ne tepki vereceğini asla anlayamazdınız...
Kapıyı açtığında içeri bir yabancı gibi baktım. Sağ ayağımla ile içeri girdim. Gözüme direk ailecek çekilmiş resimler geldi. Savaş bu fotoğraflarda oldukça küçüktü. Ahu ise liseli yıllarındaydı. Birlikte o kadar çok fotoğrafları vardi ki kıskanmıştım. Benim kardeşim yoktu. Ailecek pek fotoğrafımızda yoktu.
Savaş bu karelerde gülümsüyordu. Tahminen yedi yaşlarında olduğu bir fotoğrafı elime aldım. Ön sıradaki dişleri çekilmişti buna rağmen oldukça sevimli çıkmıştı. Şu anki haliyle oldukça büyük bir farkı vardı. Masumdu o karelerde. Bir çocuk kadar masum.
Burada onun hakkında bir çok bilgi edinebilirdim.
''Yankı. ''
Ona doğru döndüm. İsmimi onun ağzından duymak garipti. Tüylerimin diken diken olmuştu. Eliyle lambayı açmak için düğmeye dokundu. Elektrik yoktu. Kararan hava ile yağmur çiselemeye başlamıştı. Filmlerdeki dandik korku sahnelerine benziyordu. Tek fark benim bundan oldukça etkilenmiş olmamdı.
Şimşek çaktığında irkilerek kasvetli havaya baktım.
''Ben mum getireyim.''
''Ben getiririm.''
Hızlıca merdivenlerden üst kata çıktım. Nerede olduklarını bile sormamıştım. Gri duvara sırtımı yasladım. Bir kaç kez nefesim kesilebilecek gibi olmuştu. Kendimi toparladığıma karar verince odalardan birine girdim.
Yatak odasıydı. Büyük ihtimal Savaş'ın annesi ve babasına aitti. Mor ve sarı renkleri ile döşenmişti. Saçlarımı kulağım arkasına atıp ilk çekmeceyi açtım. Boş. İkincisi ,üçüncüsü hepsi boştu. Dayımın evinde hemen her her yerde mum bulmak kolaydı. Benim için yapmıştık.
Sonuç alamayınca başka bir odaya geçmeye karar verdim. Odadan dışarı çıkacakken odadaki takvime denk geldim. Bu günün tarihi neydi? Yıl olarak geride değildi ama ay olarak geriydi. Mart ayını açıp göz gezdirmeye devam ettim. YGS sınavımın tarihine denk geldim. Bu gün ayın kaçıydı? Kafamdan küçük bir hesap yaptım. Ama bir türlü hesabı tutturamadım.
Öğrenmeliydim. Alt kata indim. Savaş siyah poşetlerin arasında oturmuş bir şey arıyordu.
''Bu gün ayın kaçı?''
''Onu''
10! Sınavı kaçırmıştım. Bir yılı daha boş geçmişti. Annemin tek isteğini bile yerine getiremeyen aciz bir varlıktım. Olduğum basamağa oturdum. Ne hissedeceğimi bilmiyordum. Salak gibiydim. Sadece baktım. Savaş'ın boğuk sesi kulaklarıma aldı.
''Mumlar nerede? Hey! Sana dedim.''
Birbirine karışmış görüntüsü bana doğru geldi. Boyunu benimle eşitlediğinde şoka girmiş gibiydim. Çok yorgundum. Bir şekilde Savaş benim yanımdaydı. Başım omuzunda uyuya kaldım. Ve, o beni iteklemedi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KATİL
Mystery / ThrillerO yıl, bahar fırtınaları çok uzun ve şiddetli geçti. Birçok ceset bulundu. Ve hepsinde K.B. işareti vardı. O, bir katil... Kahverengi gözlerinin ardında karanlık düşünceler besliyor. Karanlık zihnini aydınlatan tek şey kan. P...